TÜRKİYE VE DÜNYA EKONOMİSİ: ÇIKMAZLAR, KIRILGANLIKLAR VE TURİZMDE DARALAN UFUKLAR

Yüzyılın ilk çeyreğinde dünya ekonomisi, küresel krizler, salgınlar, savaşlar ve enerji darboğazlarıyla sarsılırken, Türkiye de bu dalgalı denizin ortasında yön bulmaya çalışmaktadır.

Bir yanda hızla artan gıda fiyatları, kiralar ve enerji maliyetleri, diğer yanda turizm ve hizmet sektöründeki daralmalar, toplumun tüm kesimlerini doğrudan etkilemektedir. Vatandaşın mutfağındaki yangın, barınma krizine eklenmiş; turizmdeki potansiyel ise plansızlık, fiyat istikrarsızlığı ve güven sorunları yüzünden erimeye başlamıştır.

Türkiye’nin yanı sıra Avrupa’da enerji krizi, Amerika’da faiz politikaları, Asya’da üretim merkezlerinin baskısı, Afrika’da gıda kıtlığı gibi küresel gelişmeler de dünya ekonomisinin kırılganlığını derinleştirmektedir. Bu küresel tablo içinde Türkiye’nin yaşadığı ekonomik sıkıntılar, sadece iç dinamiklerden değil, dünya ekonomisindeki kırılgan zincirlerden de beslenmektedir.

OLUMLU YANLAR

Türkiye’nin jeostratejik konumu, tarih boyunca olduğu gibi bugün de lojistik, ticaret ve turizm açısından büyük bir avantajdır. Avrupa, Asya ve Afrika’nın kesişim noktasında bulunmak, ülkeye potansiyel güç kazandırmaktadır.
Kültürel ve tarihî zenginlikler, dünya turizminde hâlâ cazibe merkezi oluşturabilecek düzeydedir. İstanbul’dan Kapadokya’ya, Mardin’den Antalya’ya kadar birçok şehir, farklı turist profillerine hitap edebilecek çeşitliliğe sahiptir.
Genç nüfusun dinamizmi, ekonomide ve turizm sektöründe yenilikçi adımlar için önemli bir potansiyel sunmaktadır.
Küresel krizlere rağmen dayanıklılık, Türkiye’nin tarım, tekstil, enerji ve hizmet sektörlerinde hâlâ güçlü bir üretim kapasitesi olduğunu göstermektedir.

Gastronomi ve kültürel miras, UNESCO unvanları ve yerel mutfakların tanınırlığıyla birlikte, Türkiye’yi dünya sahnesinde ayrıcalıklı kılabilecek bir unsurdur.

OLUMSUZ YANLAR

Enflasyon ve hayat pahalılığı, vatandaşın günlük yaşamını dayanılmaz hale getirmiştir. Sebze, meyve, süt ve süt ürünlerindeki fiyat artışları, özellikle dar gelirli kesimleri zorlamaktadır.

Kira ve konut krizi, Türkiye’nin büyükşehirlerinden Anadolu şehirlerine kadar yayılmış, barınma artık temel bir sosyal sorun haline gelmiştir. Avrupa şehirlerinde dahi Türkiye’deki kadar sert fiyat artışları görülmemektedir.

Yabancı nüfusun hızlı artışı, kiraları ve tüketim piyasasını doğrudan etkilerken, iş gücü piyasasında da ücretlerin aşağıya çekilmesine neden olmaktadır.

Asgari ücretin yetersizliği, milyonlarca insanı ikinci ve üçüncü işlere zorlamakta, sosyal yaşamı daraltmakta, toplumsal huzuru sarsmaktadır.
Turizmde fiyat istikrarsızlığı, gastronomi ve kültürel merkezlerde turistleri uzaklaştırmakta; yüksek fiyat politikaları sürdürülebilirlikten uzak bir tablo yaratmaktadır.

Güven kaybı, hem ekonomide hem turizmde en büyük engel olarak öne çıkmaktadır. Vatandaş geleceğe dair umutsuzluk yaşarken, turistler de istikrarsızlık ve güvensizlik algısıyla alternatif destinasyonlara yönelmektedir.

Dünya ekonomisindeki kırılganlıklar, özellikle enerji fiyatlarındaki artış, döviz dalgalanmaları ve ticaret savaşları, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeleri daha sert etkilemektedir.

SONUÇ

Türkiye, tarihsel mirası, stratejik konumu ve kültürel zenginliğiyle dünya ekonomisinin yükselen güçlerinden biri olabilecek potansiyele sahiptir. Ancak bu potansiyel, yüksek enflasyon, barınma krizi, turizmdeki daralma ve güven kaybı nedeniyle kullanılamamaktadır. Dünya ekonomisinin kırılgan yapısı, Türkiye’nin iç krizleriyle birleştiğinde tablo daha da ağırlaşmaktadır.

Çıkış yolu, istikrarlı ekonomik politikalar, sürdürülebilir turizm planlaması, fiyat istikrarı ve güven ortamının yeniden inşasıdır. Bu adımlar atılmadığı sürece Türkiye’nin sahip olduğu avantajlar, günbegün kaybedilen fırsatlara dönüşecektir.

OKUYUCUYA SORULAR

Türkiye’nin jeostratejik konumu, dünya ekonomisindeki krizlere karşı yeterince kullanılabiliyor mu?
Sizce Türkiye’nin yaşadığı ekonomik krizler daha çok iç yönetimden mi, yoksa dünya ekonomisinin kırılgan yapısından mı kaynaklanmaktadır?
Turizmdeki daralmanın temel sebebi fiyat politikaları mıdır, yoksa güven sorunları mı daha ağır basmaktadır?
Yabancı nüfusun hızlı artışı, ekonomik dengeyi bozarken uzun vadede nasıl bir toplumsal dönüşüm yaratabilir?
Dünya ekonomisinde yükselen enerji maliyetleri ve ticaret savaşları, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeleri daha da bağımlı hale mi getirmektedir?