YA…


Birden bire kafama takıldı…

“Ya” dedim kendi kendime.

İnsanlığı esir alan; insanların, hür iradesiyle yapmak istediklerini kısıtlayan…

Bildiğini okuyanların, bildiklerini okumaları neticesinde; kendisine ve yakınlarına felaket getiren…

Virüs belası…

Yaklaşan Kurban Bayramı münasebetiyle İslam âlemi için bir başka özellik kazanan…

Rehavetin…

Ben bilirim, bana bir şey olmazın bu bayramın felakete dönmemesi…

Allah esirgeye…

Bayramda yapmamız gerekenler ve de yapmamamız gerekenler bu belayla savaşmaya insanlık adına kendini adamış bilim insanları…

Teknik olarak, bilimsel olarak, tıp diliyle ve de senin benim anlayacağım dille:

“Aman sakın ola şunları yapmayın…” demelerini kulak ardı etmeyelim, önemseyelim…

Aklıma takılan “ya” ya gelince…

Bilim insanlarının üzerinde özellikle durdukları, ilk kural…

Hijyen…

Yani, kendi özümüzün dışındaki dış dünyayla temasımız halinde ilk yapılacak şeyin…

Ellerimiz…

Ellerimizin 25-30 saniye bol sabunla yıkanması…

Ve bundan sonra ellerimizin vücudumuzun diğer yerlerine vurmamız… Yani, ağzımıza, gözlerimize değirmemiz.

Ya…

Sabun ve benzeri hijyen maddeleri bulunmamı, bilinmemiş olsaydı…

Herhalde bu namussuz virüs; dünya nüfusunun yarısını şimdiye kadar götürürdü…

Ben her şeye rağmen bu virüs belasının bir bu kadar daha dünya üzerinde hüküm süreceğini sanmıyorum.

 Bilinen hatta bilinmeyen tüm bilim insanları bu belayı kökünden kurutacak bir şeyler bulmak için seferber olmuş haldeler…

Mutlaka adını tıp literatürüne yazdıracak bir babayiğit çıkacaktır…

Her şeye rağmen yaklaşan Kurban Bayramının ülkemize ve insanlığa hayırlara vesile olmasını diliyorum…