ZEHİR...

Düşün

 Uzun yıllar önce Cinde Li-Li adli bir kız evlenir ve ayni evde kocası ve kaynanası ile birlikte yasamaya baslar. Lakin kısa bir sure sonra kayın validesi ile  gecikilmenin çok zor olduğunu anlar.İkisinin de kişiliği tamamen farklıdır buda onların sık sık kavga edip tartışmalarına yol acar. Bu Çin geleneklerine  göre hoş bir davranış değildir ve çevrenin oldukça tepkisini alır. Birkaç ay sonra bitmez tükenmez gelin kaynana kavgalarından ev onun ve annesi ile karisi arasında kalan esi içinde cehennem haline gelmiştir.

Artık bir şeyler yapmak gerektiğine inanan genç kız doğru babasının eski bir arkadaşı olan baharatçıya koşar ve derdini anlatır.

Yaşlı adam ona bitkilerden yaptığı bir ekstra hazırlar ve bunu 3 ay boyunca her gün azar azar kaynanası için yaptığı yemeklerin içine koymasını söyler. Zehir az az verilecek, böylece onu gelininin öldürdüğü belli olmayacaktır. Yaşlı adam genç kıza kimsenin ve esinin şüphelenmemesi için kaynanasına çok iyi davranmasını ona en güzel yemekleri yapmasını söyler.

Sevinç içinde eve donen Li-Li yaşlı adamın dediklerini aynen uygular . Her gün en güzel yemekleri yapıyor. Kaynanasının tabağına azar azar zehiri damlatıyordu. Kimseler şüphelenmesin diye de ona çok iyi davranıyordu. Bir sure sonra kayın validesi de çok değişmişti ve ona kendi kızı gibi davranıyordu. Evde artık barış rüzgarları esiyordu. Genç kız kendisini ağır bir yük altında hissetti Yaptıklarından pişman bir vaziyette baharatçı dükkanının yolunu tuttu ve yaşlı adama su ana kadar kaynanasına verdiği zehirleri onun kanından temizleyecek bir iksir için yalvardı, Yaşlı kadının ölmesini artık istemiyordu.

Yaşlı adam yaşlı gözlerle karşısında konuşup duran Li-Li ye baktı ve kahkahalarla gülmeye başladı

" Sevgili Li-Li dedi , sana verdiklerim sadece vitaminlerdi. Olsa olsa kayın valideni sadece daha da güçlendirdin hepsi bundan ibaret. Gerçek zehir ise senin beyninde olandı. Sen ona iyi davrandıkça oda dağıldı ve yerini sevgiye bıraktı böylece siz gerçek bir ana kız oldunuz " dedi

Kıssadan Hisse:

Eski bir Cin atasözü şöyle der ; Gül veren elde gül kokusu kalır. Sevilen insan sevgisini insanlara veren insandır.

**

Hisset

 

YAŞAMAK

 

                              Niye gözlerinde bu kadar yanlış adam

                              Çiziyor sancılı boyalarla resmimi

 

Yaşamak o senin saçlarını

Akşamlardan akşamlara alıp götüren sudur

Yaşamak bir çocuğun oyuncaksız uykusudur

Söndürerek umutların derin ışıklarını

 

Ve düşünceler gömerek karanlığın ortasına

Yoksul sesler örneği duvarlara çarparak

Kendini çorak toprakta ölümlere adayarak

Yaşamak sürüklemektir düşlerin tortusunu

 

Afşar TİMUÇİN

**

Gülümse

En mükemmel eş           

Eski Roma'nın ünlü generallerinden birinin eşi dünya güzeli bir kadınmış.

Kültürü, neşesi, ev sahibeliği üslubuyla benzeri güç bulunur bu "şahane kadın"ın boşanacakları haberi çıkmış, bütün Roma bu haberle çalkalanıyormuş.

Yakın arkadaşları bir cesaret konuyu açmışlar:

- Eşin Roma'nın en güzel, en beğenilen, gıpta edilen kadını, diye başlamışlar; lafı birbirinin ağzından alarak dakikalarca övdükten sonra, sözü şu suale getirmişler.

Nasıl olur da ondan ayrılmayı düşünebilirsin?

General bacağını uzatarak:

- Çizmemi beğendiniz mi önce onu söyleyin bana, demiş.

- Çok güzel!

- Tay derisinden yapılmıştır. Sicilya'nın en marifetli çizmecisi tarafından, kendi eliyle, benim için yapılmıştır. Bir benzerini bütün Roma'da bulamazsınız.

- Belli, demiş arkadaşları. Benzersiz derken de haklısın. Ama bunun, bizim sualimizle ne alakası var?

Arkadaşlarının merakını iki kelimeyle gidermiş general:

- Ayağımı sıkıyor.

**

Kulağına küpe olsun

"Saatler bir açık deniz gibi...

Kimseden yana değil"...

Turgut Uyar

**