Milli arayla birlikte bay geçme sırası bizde olunca takımda görev yapan herkesin güzelce dinlenme ve aileleriyle vakit geçirme şansları oldu. En önemlisi de hocamız Pintonun kendi kafasında kurduğu taktik ve oyuncu kurgusunu oluşturması, eksikleri giderebilmesi için bolca zamanı oldu. Bu, bir hoca için güzel bir süredir. Eğer ki bu zamanı değerlendirip takıma bir şeyler katamazsa hocada büyük sıkıntı var demektir. Sadece hocaya yük olmakta olmaz. Yönetimin ligdeki hedefi nedir? Takımı nerede görmek istiyor? Taraftarların beklentisi olan UEFA’yı istiyorlar mı ? ve bunun için ne yapıyor? ya da ligde tutunmayı yeterli görüyorsa, bunu kendilerine nasıl kabul ettiriyorlar? Bunların cevabını hep birlikte ligin sonunda göreceğiz.
Geriye toplam da on maçımız var. Hiçbir maç için kolay demek doğru olmayacağı için, bütün maçların zorluk derecesi üst safhada olduğu aşikâr. Gaziantep FK olarak ligin en iyi kadrosuna sahip durumdayız. Eğer ki UEFA istiyorsak yönetim de teknik ekibinde, oyuncularında üzerine düşeni fazlasıyla yapmak zorundadırlar. Sonuç olarak bütün şehrin beklentisi bu yönde. Maalesef ki dünyayı kasıp kavuran pandemi sürecinden dolayı tribünlerin kapalı olması bize de zarar veriyor. Eğer ki bu gün tribün açılmış olsa, tribünlerde Gaziantep şehri yaşlısıyla, genciyle, çocuğuyla tribünleri dolduracak. Çünkü taraftar özlediği başarıyı görüyor ve görmekte istiyor. Evet, bir takım olaylar yüzüne inişe geçtik. Lakin beklenen hedef için hiçbir şey geç değil. Bunu yapabilecek kadroya ve desteğe sahibiz. Bugün, bütün şehrin ileri gelenleriyle destek gördüğü tek takım belki de Gaziantep FK’dır. Bu kadar desteğin karşılığı ise ligde kalma mücadelesi olmamalıdır.
Perşembe günü karşılaşacağımız Başakşehir, geçen yılın şampiyonu olsa da şuan küme düşme potasında bulunması işlerimizi daha da zor hâle getirecektir. Sonrasında ise şampiyonluk mücadelesi veren Fenerbahçe maçıyla hem zirve yarışını veren hem de küme düşme mücadelesi veren iki takımla karşılaşacak olmamız zor gibi görünse de uzun bir tatil arkasından böyle tempoyla başlamak bizim avantajımıza olacaktır. Bu iki maçta puan yada puanlar alıp UEFA kapısına dayanmamız gerekmektedir. Ola ki aksi sonuçlarla karşılaşırsak bilinmelidir ki havlu attığımızın göstergesi olacaktır. Havlu atmak demek, taraftarın beklentilerinin boşa çıkması demektir. Üstelik yapılan hoca değişikliğinin yanlışlığı, kulüp için yapılan bu kadar giderlerin boşa yapıldığı gibi bir çok olumsuzluklarla karşı karşıya kalınacaktır.
Kalan maçlarla tünelden önceki son çıkmazı geçmiş bulunduk. Geriye ise tüneli geçmek yada geçememek kaldı. Eğer ki tüneli geçmek istiyorsak, bunu yapabilecek güce sahip olduğumuzu bütün spor camiası bildiği gibi bizde biliyoruz. Amacımız tünelde kalmak ise, bunun için çok bir şey yapmaya gerek yoktur. Zaten bu kadroyu bıraksan kendi kendine oynar ve kümede kalır. Biz inanıyoruz ki bu kadar emek, tüneli geçmek içindir. Bunun için de yönetim, teknik heyet ve özellikle oyuncular yüreklerini ortaya koymalı, tüneli geçmelidirler.
Biz bunları istiyoruz ama hakemlerin de engeline takılmamak gerekir. Daha önce de dediğim gibi, hakemler için önlem almak yönetimin görevidir. Eğer ki hakemlerden en ufak şaibeli bir yönetim görülürse, somut adımlarla gereken yapılmalıdır. Su testisi kırılmadan önlem almak daha da güzel olacaktır.
Şimdi Başakşehir ve Fenerbahçe maçıyla Uefada bizde varız deme zamanı. Haydi çocuklar şimdi biraz yorulma zamanı. Hep birlikte, TEMPO TEMPO TEMPO.
Mutlu Haftalar Diliyorum…