Gaziantep, yalnızca mutfak kültürüyle değil, yaşayan sözlü mirasıyla da Türkiye’nin güçlü kültürel merkezlerinden biri. Günlük hayatın içinden doğan, kimi zaman mizahi, kimi zaman öğretici, kimi zaman da sert bir gerçekliği dile getiren Antep ağzı deyimleri ve atasözleri, bölgenin karakterini bütün açıklığıyla yansıtmakta. Gaziantep’te kuşaktan kuşağa aktarılan deyim ve atasözleri, bölge insanının kültürel hafızasında önemli bir yere sahip. Antep ağzının kendine özgü ses yapısını, günlük hayatın mizahını ve yerel yaşamın içtenliğini taşıyan bu ifadeler, bugün hâlâ hem şehir merkezinde hem de köylerde kullanılıyor.
Antep kültüründe yoksulluğu, yokluğu ya da zor koşulları anlatmak için “Acından garnı gurlar, başında nergis parlar”, “Ağrımaz başını ağrıya sokmak” veya “Eşeğine gücü yetmez, kürtününü döver” gibi deyimler öne çıkıyor. Kimi sözler, insan karakterini ve davranışlarını tanımlarken, bölgenin mizah anlayışını da gözler önüne sermekte. Örneğin, “Cin cücüğü gibi çağırmak”, “Mart buzağısı gibi bakmak”, “Kel gız dezesinin saçıynan övünür” gibi ifadeler Antep’in renkli anlatım gücünü yansıtmakta.
Cömertlik ve paylaşma kültürü de Antep sözlü mirasının vazgeçilmez bir parçası. “Cömerdin eli mi tutulur”, “Bal eski petekten yinir”, “Zengine hatır için, fıkaraya Allah için” sözleri, toplumun dayanışma anlayışını özetlemekte.
Halk arasında sıkça kullanılan “Köpeksiz köye düşmüş, eli değneksiz gezmek”, “Olursa yedi çıra yakar, olmazsa karanlıkta yatar” gibi deyimler ise yaşamın pratik yönünü ve günlük olaylara verilen yerel yorumları göstermekte. Kimi zaman eleştirel bir ton taşıyan “Dışı hayhaylı, içi vayvaylı”, “Elden ayrıksı olmak”, “El eli yur, elde döner yüzü yur” gibi sözler de toplumsal yapıya dair ipuçları sunmakta.
Bölgeye özgü bu ifadeler, hem Antep ağzının özgün söyleyişini koruyor hem de Anadolu’nun geniş söz varlığına önemli katkı sağlamakta.
Gaziantep’in zengin sözlü kültürünün bir parçasını oluşturan deyim ve atasözlerinden bazıları şöyle:
Acından garnı gurlar, başında nergis parlar
Ağzı kulağına değmiş
Ağrımaz başını ağrıya sokmak
Ağzı doğrusuna gitmek
Boynunun kökünü görmek
Cin cücüğü gibi çağırmak
Cömerdin eli mi tutulur
Dağ dayısı davşan emmisi
Dananın gazzığı gopmak
Doğdu guyruk, kalmadı goruk
Elden ayrıksı olmak
Elinden gabuklu goz yenmez
Eşeğine gücü yetmez, kürtününü döver
İşleyen değirmenin boğazında durmak
Ganı vebalı boynuna
Kel gız dezesinin saçıynan övünür
Kepir hış olmak
Köpeksiz köye düşmüş, eli değneksiz gezmek
Mart buzağısı gibi bakmak
Ne ölü görmüş ağlamış ne düğün görmüş oynamış
Ağaç yaprağı ile gürler
Ahrazın dilinden sahibi anlar
Akraba akrabayı atmış, yar başında tutmuş
Bal eski petekten yinir
Bayram etiylen it tavlanmaz
Çirkin bürünür, güzel görünür
El eli yur, elde döner yüzü yur
Al Allah kulunu, zapteyle delini
Anamın ilki olacağımma, dağlarda tilki olaydım
Antebin daşı havara, al borca yaz duvara
Arasada dilenir, gala altında sadaka verir
Arpa ekmeğini yir, şecaatten geri galmaz
Ayağıma yer edeyim, gör sana neler edeyim
Beleş olsun da deve depiği olsun
Beş kuruşluk eşeğin üç kuruşluk sıpası olur
Bıldır ölmüş bir eşek, gelin bu yıl ağlaşak
Boğazını çüt demiri ile mi deldiler
Dambır dumbur nerede, deli gız orada
Dışı hayhaylı, içi vayvaylı
Elim boş, yüzüm kara
Kaval elden, yel Allah’tan
Kazanda bişirir, kapağında yer
Olursa yedi çıra yakar, olmazsa karanlıkta yatar
Sakalından keser, bıyığına ular
Vursan ölecek, vurmasan payını elinden alacak
Yemeni ile yürüdüm de haphapla kaçmam mı kaldı
Zibillikte yatar, padişahı düşünde görür
Zengine hatır için, fıkaraya Allah için
Gaziantep’in bu zengin sözlü mirası hem yerel kültürün korunması hem de Anadolu’nun ortak hafızasına katkı sunması açısından büyük önem taşıyor.





