Hava Durumu

#Özel Hatem Hastanesi

Gaziantep Ekspres Gazetesi - Özel Hatem Hastanesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Özel Hatem Hastanesi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Yapay Zeka İle Kalp Hastalıkları 4 Dakikada Tespit Ediliyor Haber

Yapay Zeka İle Kalp Hastalıkları 4 Dakikada Tespit Ediliyor

Özel Hatem Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Mehmet Hayri Alıcı, “Kalp hastalıklarının tanısında ilk basamak olarak kullanılan EKG’nin 3 boyutlu ve biraz daha uzun kayıtlı formu olan Vektokardiyogram (VCG) verilerinin yapay zekâ analizi yardımıyla kalp sağlığıyla ilgili bilgilerin daha ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesini sağlamaktadır” dedi. “Yapay zeka dakikalar içinde sonuç veren hızlı ve etkin bir yöntemdir” VCG verileri, kalbin elektriksel aktivitesinin üç boyutlu bir kaydını içerdiğini söyleyen Dr. Alıcı, “Bu veriler, kalbin farklı bileşenlerinin (yatay, dikey ve derinlik) analiz edilmesine imkan tanır. Yapay zekâ algoritmaları, bu verileri işleyerek, kalp damar tıkanıklıkları, kalp ritim bozuklukları ve yapısal kalp hastalıkları gibi parametreleri değerlendirmektedir” ifadelerini kullandı. “Yapay zeka analizi avantajlı bir yöntemdir” Cardisio analizi, araştırmalar ile kanıtlanmış olan avantajlı bir yöntem olduğunu belirten Dr. Alıcı, “Hasta dinlenme halindeyken yapılır, efor gerektirmez. Ayrıca opak madde ve radyasyon gibi vücuda zararlı yöntemler kullanmada ve damarsal girişim olmadan kalp sağlığı ve hastalıkları hakkında hızlı ve güvenli sonuç veren bir uygulamadır. Yapay zekâ sayesinde daha kesin teşhis ve tedavi takibi sağlanır” ifadelerine yer verdi. “Yapay zeka ile kalp hastalıklarında erken teşhis sağlanır” Yapay zekâ analizi, kalp hastalıklarının erken teşhisini sağlayabileceğini anlatan Dr. Alıcı, “Tedavi yöntemlerinin optimize edilmesine yardımcı olabilir ve hastaların takibini kolaylaştırabilir. Bununla birlikte, yapay zeka analizlerinin sonuçları her zaman bir uzman doktor tarafından doğrulanmalıdır" ifadelerini kullandı. “Cardisio kardiyoloji kliniğimizde uygulanmaktadır” Dr. Alıcı, “Kliniğimizde cardisio uygulaması uzman kardiyolog muayenesi, EKG ve EKO uygulamaları yapılarak tam bir klinik değerlendirme ile yapılmaktadır. Kalp hastalığı riski olanlarda damarsal, yapısal ve ritim açısından bir kalp hastalığı olup olmadığını görmek, Covid-19 vb. kalpte de hasara sebep olabilecek ağır enfeksiyon öyküsü olanlarda kalp hastalığı taraması, Efor testi yapamaya veya efor testinin yeterli olmadığı kişilerde kalbin beslenmesinin yorumu, Kalp hastalığı olsun ya da olmasın kalp dışı cerrahi vakalarda, ameliyat öncesi kalp hastalığı riskini belirlemede, Kişilerin klinik durumuna uygun olarak Check-up programlarında kullanılmaktadır” diye konuştu.

220 Kiloyla Girdiği Mide Ameliyatının Ardından 15 Günde 15 Kilo Verdi Haber

220 Kiloyla Girdiği Mide Ameliyatının Ardından 15 Günde 15 Kilo Verdi

Gaziantep’te yaşayan Erhan Arsal, uzun yıllar kilo sorunu ile mücadele ediyordu. Obeziteye bağlı rahatsızlığı bulunan Arsal, arkadaşlarının tavsiyesiyle tüp mide ameliyatıyla zayıflamaya karar verdi. Yıllarca kilo sorunu yaşayan ve yaptığı spor ve diyetlere rağmen zayıflayamayan 37 yaşındaki Ersan Arsal, Özel Hatem Hastanesi Genel Cerrahi Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Emin Yılmaz'a başvurdu. Obezite Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emin Yılmaz tarafından yapılan tahlil ve tetkikler sonrası ameliyata alınan Arsal, 15 günde 15 kilo vererek 220 kilodan 205 kiloya indi. “Rejim ve diyet yapmama rağmen zayıflayamadım” Op. Dr. Yılmaz tarafından yapılan tetkik ve muayenelerin ardından 220 kilo olan Arsal için “Sleeve Gastrektomi” (Tüp mide) ameliyatı yapılmasına karar verildi. Başarılı operasyon sonrası hem sağlığına hem de ideal kiloya kavuşacağı için mutlu olduğunu dile getiren 37 yaşındaki Ersan Arsal, “Yaklaşık 30-35 yıldır kiloluyum. Çok rejim ve diyet yapmama rağmen zayıflayamadım. Arkadaşımın tavsiyesi üzerine Emin hoca ile tanıştık, ameliyatımı oldum. Şuan sağlığım yerinde 15 günde 15 kilo verdim. Rabbime şükürler olsun” dedi. “220 kiloluk ciddi bir obezite hastamızdı” Yapılan tahlil ve tetkikler sonrası ameliyata alınan Arsal’ın 15 günde yaklaşık 15 kilo sadece yağdan verdiğini vurgulayan Gaziantep Özel Hatem Hastanesi Genel Cerrahi Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Emin Yılmaz, “Erhan bey bizimle uzun zamandır diyalog içerisindeydi. Gelip gelmeme konusunda kararsızdı. Gaziantepli ama yurtdışında işi gereği çalışıyordu. Aralık ayının ortalarında bizlere başvurdu ve bizlerde hazırlıklarını yaptık. Yaklaşık 220 kiloluk ciddi bir obezite hastamızdı. Yapılan hazırlıkların ardından ameliyatını gerçekleştirdik, ameliyatı başarılı sonuçlandı. Hastamız çok uyumlu ve istekliydi. 15 günlük takibinde yaklaşık 15 kilo sadece yağdan kilo verdi” şeklinde konuştu. “En kötü senaryo hastaların takipsiz kalmasıdır” Op. Dr. Yılmaz, “Hasta seçimi bu tür olaylarda çok önemlidir. Her önümüze geleni ameliyat etmiyoruz. Ciddi testlerden geçirdikten sonra hastalarımızı ameliyata hazırlayarak karar veriyoruz. Bakanlığında önerdiği çerçevede mutlaka iyi bir ön çalışma sonrasında hastalarımızı ameliyata alıyoruz. Ameliyat sonrasında ciddi takip gerektiren bir ameliyattır. Diyetisyenimizle birlikte 1 yıl boyunca düzenli olarak aylık kontrollerini mutlaka yaparak takibini yapıyoruz. En kötü senaryo hastaların takipsiz kalmasıdır” diye konuştu.

Kalıcı Körlüğe Neden Olan Sinsi Hastalık  Haber

Kalıcı Körlüğe Neden Olan Sinsi Hastalık 

“Glokom” Görme sinirini tahrip ederek geri dönüşümsüz görme kaybına, hatta körlüğe neden olabilen bu sinsi hastalık her yaşta ortaya çıkabilse de, en çok 40 yaş üstü bireylerde görülüyor. Bu derece yaygın olmasına rağmen, genellikle belirtisiz olması ve ileri evrelere varmadıkça görme kaybının ortaya çıkmaması nedeniyle tanıda gecikmeler yaşanabiliyor.  Özel Hatem Hastanesi, Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mete Güler, sinsi ilerleyen glokom hastalığıyal ilgili bilgiler verdi. Glokom nedir? Göz sinirinde kendine özgü değişikliklere yapıp görme alanında hasara neden olan ilerleyici bir göz hastalığıdır. Halk arasında karasu hastalığı olarak da bilinir. Glokomda risk faktörleri nelerdir? Göz içi basıncının yüksekliği glokom için en önemli risk faktörüdür. İleri yaş, siyah ırk, ailede glokom hikayesinin varlığı, diyabet varlığı, yüksek miyopinin varlığı risk faktörlerinden bazılarıdır. Glokom her yaşta görülebilse de daha çok ileri yaş hastalığıdır. Genellikle 40 yaşından sonra bulgu vermeye başlar. Glokom hastalarında ne tür bulgular görülmektedir? Glokom genellikle sinsi bir hastalıktır. Göz sinirinde ileri seviyede hasara neden olmadığı sürece kişiler hastalıklarının farkında olmayabilirler. İleri dönemde körlükle sonuçlanmaktadır. Göz içi basıncı çok yükseklerde seyreden kişilerde gözde dolgunluk hissi ve ağrı olabilmektedir. Glokom hastalarının tanısında ne tür yöntemler kullanılmaktadır? Glokom hastalarının tam göz muayenesi önemlidir. Göz sinirindeki bulgular değerlendirilir. Göz içi basıncı ölçülür. Hastaların göz sinirinin durumu ayrıca görme alanı ve OCT olarak adlandırılan cihazla değerlendirilir. Glokomun tedavisinde hangi tedaviler kullanılmaktadır? Glokomun erken dönemlerinde ilaç tedavileri kullanılmaktadır. Amaç hastanın göz içi basıncını güvenli seviyelere düşürmektir. Ayrıca erken dönemde özel lazer uygulamaları da tedavide kullanılabilmektedir. İleri olgularda glokomun tedavisi için cerrahi tedaviler gerekebilmektedir. Glokom hastalarına önerileriniz nelerdir? Glokom ömür boyu sıkı bir takip gerektiren göz hastalığıdır. Glokom hastalarının düzenli takipleri çok önemlidir. Ayrıca ailesinde glokom hastalığı olanlar başta olmak üzere 40 yaşından sonra herkese glokom için tarama yapılması uygun olmaktadır.  

Hamilelik Döneminde Oluşan Şeker Hastalığına Dikkat Haber

Hamilelik Döneminde Oluşan Şeker Hastalığına Dikkat

Özel Hatem Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Ülker, gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığı hakkında bilgiler verdi Gestasyonel diyabet yani gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığı, vücudunuzun hamilelik sırasında ihtiyaç duyduğu ekstra insülini salgılayamadığı durumlarda ortaya çıkar. Fazla kilolu olmak, gebelik şekerine sebep olabilir Gebeliğe bağlı diyabetin risk faktörleri arasında; fazla kilolu olma, daha önceki gebeliklerde gestasyonel diyabet, tip 2 diyabet öyküsü ve polikistik over sendromu bulunmaktadır. Tanı kan testi ile yapılır. Normal risk taşıyan bireylerde bu test gebeliğin 24 ila 28. haftalarında yapılması önerilir. Yukarıdaki risk faktörlerinden birine sahip, yüksek riskli hastalarda test prenatal ilk doktor ziyaretinde yapılabilir. Gebelik şekerine karşı egzersiz yapmak önemli Bu hastalıktan korunmanın yolu, hamilelik öncesi sağlıklı bir kiloyu sürdürmek ve egzersiz yapmaktır. Gestasyonel diyabet, diyabetik diyet, egzersiz ve muhtemelen insülin enjeksiyonları ile tedavi edilir. Çoğu kadın kan şekeri seviyelerini diyet ve egzersizle yönetebilmektedirler. Hastalıktan kadınlara kan şekeri testi genellikle günde dört kez önerilir. Gebelik diyabeti, anne ve bebek için bazı riskler taşır Gebelik diyabeti olan kadınların, doğumdan sonra tip 2 diyabet riski daha yüksektir.  Gebelik diyabetini tedavi etmeni amacı bebeğin daha fazla irileşmesini engelleyip doğum esnasında oluşabilecek riskleri azaltmaktır. Gebelik diyabeti olan kadınların bebekleri, doğum ağırlıkları normalden daha fazla olabilir. Kan şekeri kontrol altına alınamayan hamilelerin doğurdukları bebeklerde çocukluk döneminde aşırı kilo artışı görülebilir. Düzenli hekim kontrolü aksatılmamalı Hamilelikte şeker hem anne hem bebek sağlığını tehlikeye atabildiğinden, şeker düzeylerinin hamilelik süreci boyunca kontrol altında tutulması gerektiğinin altına çizen Dr. Esra Ülker’  Hem bebeğin hem annenin kısa ve uzun vadede hayat kalitesini korumak için mutlaka bir hekim tarafından değerlendirilmelidir’ dedi.

İngiltere’den gelen Obezite hastası Gaziantep'te şifa buldu Haber

İngiltere’den gelen Obezite hastası Gaziantep'te şifa buldu

Obez hastası olan ve birçok hastane tarafından ameliyatı riskli olduğu için kabul edilmeyen hasta, Özel Hatem Hastanesi’nde başarılı operasyonla sağlığına kavuştu. İngiltere’nin Londra şehrinde yaşayan 56 yaşındaki Samer Hasan obezite ameliyatı için Özel Hatem Hastanesi’ne gelerek, Genel Cerrahi, Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Emin Yılmaz’a başvurdu. Dr. Yılmaz tarafından yapılan tetkik ve muayenelerin sonucunda 121 kilo olan Samer Hasan için Laparoskopik Sleeve Gastrektomi (tüp mide) ameliyatı yapılmasına karar verildi ve başarılı operasyonla sağlığına kavuştu. “Kontrollerinden sonra yurtdışına yolcu edeceğiz” 56 yaşındaki Samer Hasan’ın ameliyatını üstlenen Gaziantep Özel Hatem Hastanesi Genel Cerrahi, Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Emin Yılmaz, “Hastamız yurtdışında yaşıyor, yaklaşık 20 yıl kadar önce o zamanın popüler ameliyatlarından olan mide bant ameliyatları yapılmış. Hem açık hem de kapalı yöntem olarak 2 defa denenmiş, ciddi ve sıkıntılı bir hastaydı. Hastamızın kalp, tansiyon, diyabet ve komorbit hastalıkları vardı. Olabilecek bütün kronik hastalıklar hastamızda mevcuttu. Öncelikle hastamızın bütün tetiklerini yaptık. Revizyon ameliyatı için hastamızın ameliyata uygun mudur, değil midir diye tahlillerini yaptık. Her şeyi baktık uygun. Öncelikle bant çıkartma işlemini yapacaktık bant çıkartma işleminden sonra ameliyatı yapmaya karar verdik. Eğer ki tüp mideye uygun ise tüp mide , değil ise sadece bandı çıkarıp ikinci seans ameliyatı yapacaktık. Hastamızda bandı çıkardıktan sonra tüp mide için uygun bir zemini gördük. Hastanın ameliyatını tüp mide ameliyatı olarak mideyi revize ettik. Ameliyat sonrası hastamızı 4-5 gün misafir ettik. Daha sonra herhangi bir sıkıntı olmadan gayet rahat taburcu ettik. Birinci hafta kontrollerinde de gayet iyiydi. Ameliyat olmamış gibi geldi. Bir hafta sonra ki kontrollerinden sonra da yurtdışına tekrardan yolcu edeceğiz. Ameliyat olmadan önce 121 kilo olan hastamız, ameliyat olduktan sonra 111 kilo olmuştur. Tabi ki ilk haftalarda giden kilonun bir kısmı ödemdir. 3-4 kilosu kadarını da yağdan vermiştir ve ona rağmen ciddi bir rahatlama olmuştur” şeklinde konuştu. “Kapalı ameliyat olunca şaşırdım” Açık ameliyat olmayı beklerken kapalı ameliyat olan ve kapalı ameliyat olduğu için şaşıran 56 yaşındaki Obezite hastası Samer Hasan, “Aslen Iraklı olup yaklaşık 20 yıldır Londra’da yaşıyorum. Londra’dan Özel Hatem Hastanesine geldim, burada ameliyat olmak istedim. Hastalık sürecim çok güzel geçti, Hatem Hastanesinden almış olduğumuz hizmet çok güzeldi. Ameliyatımı üstlenen Emin Hocamız bizimle ilgilendi. Benim ameliyat biraz sorunlu ve zordu. Önce midemdeki bandı çıkardılar ve daha sonrasında ameliyata aldılar. Doktorumuz bize söylediğinde önce bandı çıkarıp daha sonra ameliyata müsaitseniz onu yapacağız demişti. Uygun değilse eğer ameliyatın ikinci seansına kalacağımızı söyledi. Bandı çıkardılar ikinci seansa gerek kalmadı. Doktorumuzdan çok memnunun açık ameliyat etmediği için benim bildiğim kadarıyla açık ameliyat olmam gerekiyordum. Kapalı ameliyat olunca çok fazla şaşırdım. Kendimi çok iyi hissediyorum” diye konuştu.

“Retina cerrahisi tecrübeli ellerde yapılması gereken göz ameliyatlarıdır” Haber

“Retina cerrahisi tecrübeli ellerde yapılması gereken göz ameliyatlarıdır”

Prof. Dr. Mete Güler: “Retina cerrahisi tecrübeli ellerde yapılması gereken göz ameliyatlarıdır” Özel Hatem Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mete Güler, Hatem göz kliniğinde başarıyla uygulanan retina cerrahisi ve hastalıkları hakkında bilgiler verdi. “Retina, gözün ışık ışınlarına hassas bölümüdür. Retina gözün arka tarafında, ince bir tabaka halinde geniş bir alanda yerleşmiştir” diyen Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mete Güler, retina cerrahisi ve hastalıkları hakkında önemli bilgilendirmelerde bulundu. “Retinayı etkileyen hastalıklar görme kaybına neden olabilir” Retinayı etkileyen hastalıkların görme kaybına neden olabileceğini ifade eden Uzman Prof. Dr. Mete Güler, “Işık ışınları kornea, lens ve vitreusu geçerek retinadaki fotoreseptör adı verilen sinir hücrelerinde bir elektriksel aktiviteye neden olurlar. Bu elektriksel aktivite birbiri ile ilişkili hücreleri uyararak, beynin arka kısmında yer alan görme merkezindeki hücrelerce algılanır ve görsel imajlar ortaya çıkarılır. Retinayı etkileyen hastalıklar elektriksel uyarı yolağını bozarak kısmi veya tam görme kaybına neden olurlar. Retina hastalıklarının bir kısmı medikal yani ilaç tedavisi ile tedavi edilirken, bazı retina hastalıklarında cerrahi gerekmektedir” dedi. Cerrahi gerektiren retina hastalıklarını da sıralayan Dr. Güler, “Cerrahi gerektiren retina hastalıkları çok sayıda olmakla birlikte en yaygın olanları şunlardır: Retinanın bulunduğu göz yüzeyinden ayrılması anlamına gelen retina dekolmanı. Şeker hastalığına bağlı gelişen retina büzülmelari-ayrılmaları ve göz içerisine olan yaygın kanamalar. Uygun şekilde tedavi edilmemiş retina damar tıkanıklıklarına bağlı gelişen göz içi kanamalar. Göz arkasını etkileyen kazalar ve yaralanmalar. Keskin görme merkezinde (maküla) delik anlamına gelen maküler hol hastalığı. Keskin görme merkezinin (maküla) üzerini kaplayan zar oluşumları anlamına gelen epiretinal membranlar sayılabilir” ifadelerini kullandı. “Uygun şekilde yapılan retina cerrahileri ile görme kaybı giderilir” Retina cerrahisinin tecrübeli ellerde yapılmasının önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Mete Güler, ‘Retina cerrahisi konvansiyonel (klasik) ve pars plana vitrektomi şeklinde iki ana gruba ayrılabilir. Konvansiyonel retina cerrahisinde göz içerisine girilmez. Göz dışından müdahale ile göz içindeki patolojiler iyileştirilmeye çalışılır. Daha güncel olan pars plana vitrektomi cerrahisinde ise göz çevresinde genellikle 3 adet 0.6 mm çapında delik açılmakta ve bu deliklerden göz içerisine sokulan aletler ile cerrahi müdahaleler gerçekleştirilmektedir. Pars plana vitrektomi cerrahisi tecrübe ve altyapı gerektiren bir ileri müdahale cerrahisidir. Uygun şekilde yapılan retina cerrahileri ile görme kaybı giderilir ve görmenin daha da azalmasının önüne geçilmiş olunur” şeklinde konuştu. “Retina cerrahisinde erken teşhis çok önemlidir” Retina hastalıklarının vakit kaybedilmeden tedavi edilmesi gerektiğinin altını çizen Gaziantep Özel Hatem Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mete Güler, “Retina cerrahilerinde en önemli unsurlardan birisi de cerrahi müdahalenin zamanlamasıdır. Çoğu retina hastalıklarında erken müdahale başarı şansını arttırır. Gecikilen cerrahi müdahalelerde başarı ihtimali düşmekte ve görsel kazanım sınırlı olmaktadır” diye konuştu.

Çocuklarda Boy Kısalığına Dikkat Haber

Çocuklarda Boy Kısalığına Dikkat

Çocuk sağlığının en önemli göstergelerinden biri şüphesiz normal büyüme ve gelişmedir. Büyüme anne karnında başlayan ve kemiklerdeki büyüme plakları kapanana kadar devam eden süreci kapsar. Özel Hatem Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Bilge Tütüncüler, çocuklarda büyüme geriliği ve boy kısalığı hakkında bilgiler verdi.  Bebekler yaşamlarının ilk 6 ayında 16 cm, ikinci 6 ayında ise yaklaşık 8 cm uzarlar. Çocukluk çağının 12-24. ayları arasında yıllık 12 cm uzama beklenir. Üçüncü yıl 9 cm, dördüncü yıl ise 7 cm civarında yıllık büyüme hızı beklenir. 4 yaşından ergenliğe kadar geçen dönemde ise bu hız yılda 4.5-6 cm civarında olacaktır. Ergenlik ise büyüme hızının en üst noktayı gördüğü dönemdir ve yıllık 8-14 cm boy uzaması beklenmektedir. Ergenlik çağında kızlar yaklaşık 16-20 cm, erkekler ise 25-28 cm uzarlar. Kesin bir kural olmamakla birlikte kızlar 16 , erkekler ise 18 yaşına geldiğinde büyüme tamamlanmaktadır.  Boy kısalığı ise yaşa göre boy uzunluğunun <2SDS olması veya <3 persantilin altında olmasıdır. Ancak sadece boy kısalığı değil büyüme hızının da yaşa göre geride olması araştırılması gereken bir durumdur. Yapısal boy kısalığında genellikle çocukların ergenliğe girmeleri gecikir Boy kısalığı ailesel(genetik) olabileceği gibi yapısal da olabilir. Yapısal yani konstitüsyonel boy kısalığında genellikle çocukların ergenliğe girmeleri gecikir. Ancak ergenlikten sonra boy sıçraması yaşanır. Ailede benzer öyküye sahip birey sayısı çoktur. Genetik (ailesel) boy kısalıklarında ise; anne ya da baba veya her ikisinin de boyu kısadır. Bu çocuklar zamanında ergenliğe girerler, her zaman büyüme hızları normaldir. Ancak ailedeki diğer bireylerin benzer boy ortalamasına sahip olurlar. Büyüme hormonu eksikliği gelişim geriliğine neden olabilir Çocuklarda sistemik hastalıkların varlığı, vitamin ve mineral eksiklikleri, anemi(kansızlık) olması durumunda büyüme hormonuna yeterli cevap alınamayacağından boy kısalığı yaşanır. Üriner sistem, solunum sistemi hastalıklarında ve kardiyolojik hastalıklarda, kanser, bağışıklık sistemi yetmezliklerinde, metabolik sorunlarda ; tiroid (guatr) fonksiyon bozukluğu , büyüme hormonu eksikliği gibi endokrinolojik hastalıklarda da istenilen büyüme hızı elde edilemez. Bazı sendromlarda sağlıklı büyümenin yaşanması için dışardan büyüme hormonu takviyesi gereklidir (Turner, Noonan ,Prader Willi ve Russell Silver gibi) Boy kısalığı değerlendirilmesinde düzenli doktor takibi çok önemli  Boy kısalığının değerlendirilmesinde ve erken yakalanmasındaki en önemli faktör düzenli aralıklarla doktor ziyaretidir. Çocuğun boyunun doğru ve dikkatli ölçülmesi, not edilmesi gereklidir. Standart olarak boy ölçümü ilk 2 yaşta yatar durumda ölçüm masasında, 2 yaşından büyük çocuklarımızda ayakta boy ölçüm aletlerinde yapılır. Boy kısalığı tedavisi, altta yatan nedene yönelik uygulanır  Yıllık büyüme hızı normal olan bir hastanın büyük olasılıkla patolojik boy kısalığı olmadığını söyleyebiliriz. 4 yaşından önce 7cm/yıl, 4-6 yas arası 6 cm/yıl, 6 yaşından ergenliğe kadar 4 cm/yıl’ın altında olması yetersizdir.   Boy kısalığında tedavi altta yatan nedene yöneliktir.  Vitamin eksikliği ve kansızlığın önlenmesi, sistemik hastalıkların tedavisi ve uygun görülen hastalarda büyüme hormonu kullanılmasıyla yüz güldürücü sonuçlar alınabilmektedir.  Özel Hatem Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Bilge Tütüncüler `; Yıllık büyüme hızının doğru hesaplanması, boy kısalığının ve altta yatan hastalığın erken tanı ve tedavisinin yapılmasındaki en önemli faktörün çocuk doktoru ziyaretlerinin aksatılmaması olduğunu belirtti.

Artan Sıcaklarda Beslenmeye Dikkat Haber

Artan Sıcaklarda Beslenmeye Dikkat

Özel Hatem Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Saadet Tayşi, sıcaklığın artmasıyla birlikte vücut ısısının arttığını ve metabolizmanın bu duruma uyum sağlamakta sorun yaşadığını kaydetti. Sıcak havada terleyerek mineral ve sıvı kaybı yaşandığı için sıvı tüketiminin son derece önemli olduğunu ve su tüketiminin gün içerisine yayılarak içilmesi gerektiğini belirten Dyt. Saadet Tayşi, “Artan sıcaklıkla terleme ile birlikte sıvı ve mineral kaybı yaşanmakta ve sonucunda baş dönme, bulantı ve bayılma hisleri oluşabilmektedir. Bundan dolayı sıvı alımı ve mineral alımı son derece önemlidir. Günlük sıvı alımı arttırılmalı ve mineral takviyeleri alınmalıdır. Su içerken 15 dakikada birkaç bardak su tüketmek bol su tüketmek anlamına gelmez. Bu durumda tükettiğiniz sıvıları idrarla atacağınızı unutmayın. Yani sadece su içmek için su tüketmek doğru değildir. Güne yayılan su tüketimi en önemlisidir” dedi. "Gece geç saatlerde yemek yemeyin" Sıcaklığın fazla olduğu dönemlerde gece yemek yemenin sağlık açısından tehlikeli olduğunu aktaran Dyt. Saadet Tayşi, “Artan sıcaklıklar, yemek yeme ve içme sıklığınızda artış oluştururken; diyabet, hipertansiyon ve kalp sertliği gibi sağlık sorunları olan bireyler için zorlayıcı olabilir. Uzayan günlerde gece geç saatlere kadar yemek yemek özellikle de glisemik indeksi yüksek olan karpuz, kavun, üzüm ve incir gibi yaz sofralarının vazgeçilmez meyveleri diyabet hastaları için kan şekerinin yükselmesine yol açıyor. Meyvenin içinde evet su var ama şeker olduğu ve fazla tüketilmesinin kan şekerini olumsuz etkilediği de gözden kaçmamalıdır” ifadelerine yer verdi. "Yazın bebeklerde ve çocuklarda ishal sıklığı artıyor" Yaz mevsiminde bebeklerde ve çocuklarda ishal görülme sıklığının arttığına değinen Dyt. Saadet Tayşi ‘Virüs kaynaklı olan ishallerin önlenmesi için el hijyeni ve besin hijyen kuralları önemlidir. Sebze ve meyveleri yemeden önce iyice yıkamak gerekir. Sıcak havalarda besinlerin bozulma riski artmakta ve besin kaynaklı zehirlenmeler sık görülmektedir. Çabuk bozulma potansiyeli olan riskli besinleri uzun zamanlı açıkta bırakmayınız. Et, yumurta, süt balık, kremalı ve mayonezli gibi besinlerin hazırlanması ve pişirilmesi aşamalarında hijyen kurallarına uymak gerekir. Kolay bozulan besinler güvenilir restoranlarda tüketilmedir’ şeklinde konuştu. "Güneşin zararlı ışınlarından korunun ve sıcak havada spora ara verin" Güneşin zararlı ışınlarından öğle saatlerinde direk vücuda geldiği için insanların korunması gerektiğini ve sıcak havada spora ara verilmesi gerektiğini söyleyen Dyt. Saadet Tayşi, “Yaz ayının evet en çok faydası ise vitamin D yönünden kemiklerimize etkisinin olduğunu biliyoruz. Fakat doğru zamanlama en önemlisi. Öğle saatlerinde doğrudan güneş ışınlarına maruz kalınmasının, güneş koruyucuların kullanılmamasının cilt sağlığını da olumsuz etkilediğini unutmayalım. Beslenme ve spor ayrılmaz bir ikili. Havanın sıcak olduğu dönemde spor veya efor sarf ettiğinizde daha fazla sıvı kaybınız olduğunu unutmayın. Sporunuzu daha serin zamanlarda bırakın” diye konuştu.

Yutulabilir Mide Balonu Sonrası Beslenme Haber

Yutulabilir Mide Balonu Sonrası Beslenme

Yutulabilir mide balonu; midede kapladığı hacim sayesinde porsiyonda küçülme, az yemek yeme ihtiyacı, daha uzun süreli tokluk hissi ve bunlarla birlikte kilo kaybına yardımcı olur. Yutulabilir mide balonunda beslenme aşamalı olarak gerçekleşir. Mide balonunu yuttuktan sonra ilk 1 hafta sıvı beslenme dönemidir. Daha sonra  püre dönemine geçiş sağlanır. Yumuşak gıdalar tercih edilir. 2 hafta sonunda ise katı beslenmeye geçilebilir. Sıvı Diyet Dönemi Sıvı diyet dönemi midenin balona alışma süreci olan ilk 1 haftalık süreci kapsar ve midede gerçekleşebilecek semptomları önlemek için uygulanır.  Mide balonu işleminden 2-3 saat sonra yavaş yavaş beslenmeye başlayabilirsiniz. Öncelikle su içmeye başlayabilir, sonrasında berrak  ve tanesiz olacak şekilde sebze-meyve suları, açık çay, bitki çayları, hazımsızlık ,gaz sorunları ve şişkinlik gibi semptomları en aza indirmek için ise  laktozsuz süt, laktozsuz yoğurt ile yapılmış  ayran, laktozsuz kefir veya yoğurt, tanesiz çorbalar, protein destekleri ile sıvı diyetini uygulamanız gerekmektedir. Sıvı tüketimi yavaş yavaş ve küçük yudumlar halinde tüketilmesine dikkat edilmelidir. Mide asidinin uyarılmaması adına  çok soğuk ve çok sıcak sıvılar tüketilmemelidir. Püre Diyet Dönemi Püre diyet dönemi ilk semptomlar geçtikten sonraki 1 haftalık zaman dilimini kapsar. Bu aşamada besinler çatalla ezilerek veya blenderize edilerek tüketilmelidir. Bu süreçte haşlanmış ve püre haline getirilmiş yumurta, peynir, et-tavuk-balık ile yapılmış unsuz, kremasız sebze çorbaları, süt, ayran, kefir, meyve püresi ve yoğurt tüketilebilir. Katı Diyet Dönemi Mide balonu işleminden 2 hafta sonrasını kapsayan ve artık midenin balona alıştığı dönemdir. Katı beslenmede kişilerin enerji ihtiyaçlarına göre sağlıklı ve dengeli bir beslenme planı oluşturulur. Bu dönemde proteinden zengin, dengeli karbonhidrat ve dengeli yağ içeren bir beslenme modeline uymak, kilo verme sürecinin hızlı ve sağlıklı olması açısından önemlidir. Mide balonu uygulamasından sonra dikkat edilmesi gereken beslenme kuralları Mide balonu uygulaması sonrası beslenmede dikkat edilmesi gereken en önemli kural, katı-sıvı ayrımı yapmaktır. Yemeklerden 30 dakika önce ve 30 dakika sonra sıvı alınmaması gerekmektedir. Böylelikle mide genişlemesini ve yetersiz beslenmeyi engelliyor olacaksınız. •Sıvılar küçük yudumlarla alınmalı, yemekler ise iyice çiğnenmelidir ve yemek yeme doygunluk hissedildiği an bırakılmalıdır. •Besinler dik pozisyonda tüketilmelidir ve geç saatlere bırakılmamalıdır. Yatmadan 2-3 saat önce ise besin alımı durdurulmalıdır. •Gazlı içecek tüketiminden uzak durulmalıdır. Çünkü gazlı içecekler mide rahatsızlıklarına sebep olmaktadır. •Günde 1.5-2 litre su tüketilmelidir. Yaz döneminde sıvı tüketimi artırılmalıdır. •Bu süreçte salçalı, yoğun ve acılı baharat kullanımından mümkün olduğu kadar kaçınılmalıdır. •Kafeinli içecek tüketimi sınırlandırılmalıdır.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.