1931 doğumlu eğitimci Orhan Yalkın, “Yaşadığım Gaziantep ve Ben” kitabında, eski Gaziantep’te kadınların günlük yaşamını, giyim kültürünü ve sosyalleşme biçimlerini anlatarak kentin hafızasına ışık tutuyor.
Gaziantep’in kültürel hafızasına önemli katkılar sunan, 1931 doğumlu Gaziantepli eğitimci Orhan Yalkın, çocukluk yıllarına ve kentin sosyal yaşamına dair çarpıcı anılarını paylaştı. Yalkın, kadınların giyiminden sosyalleşme biçimlerine kadar Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki Gaziantep yaşamını anlattı.
Yalkın, Atatürk döneminde Gaziantep’te kadınların giyim alışkanlıklarını şu sözlerle aktardı:
“Annem mantığı giyerdi, ona ‘tahyür’ derlerdi. Başında şapkası vardı. Babam getirirdi. Böyle şalvarla gezerlerdi. O zaman kıyafet yoktu. Çarşafla gezenler de vardı. Kadınlara karışmazlardı. Erkeklerin şalvar giymesini istemezlerdi. Belediyenin elinde makas olurdu, ortası sallanan şalvarı keserlerdi.”
Kadınların sosyal hayata katılımı ve eğlence kültürüne de değinen Yalkın, o yıllarda bugünkü anlamda kafe, kahvehane ve çay bahçesi kültürünün yaygın olmadığını belirtti. Televizyonun olmadığı, radyonun ise her evde bulunmadığına dikkat çeken Yalkın, radyoların büyük ve parazitli olduğunu anlattı.
Kadınların eğlence biçimlerini ise şu ifadelerle aktardı:
“Hanımlar evlerde toplanırdı. Yüzük oyunu oynarlardı. Yedi fincan koyarlardı. Altına yüzük saklanırdı. Karşı taraf bulmaya çalışırdı. Ortaya cezalar konulurdu; kalkıp oynamak gibi. Vakit böyle geçerdi.”
Dışarıda vakit geçirilen sınırlı alanlara da değinen Yalkın, bugünkü kafe kültürünün olmadığını vurguladı:
“Her bahçeye gidilmezdi. Atatürk Bulvarı’ndaki kilisenin alt tarafı sonra öğretmen evi oldu. Oranın bahçesi genişti, yazın çay içmeye gidilirdi. Onun dışında kafe yoktu zaten. Sahreye gidilirdi, kavaklığa, tutluğa, aynalı kavaklıklara gidilirdi.”
Gaziantep’in yakın tarihini gelecek kuşaklara aktarmak için önemli çalışmalara imza atan Orhan Yalkın, “Yaşadığım Gaziantep ve Ben” adlı kitabında da bu dönemin sosyal ve kültürel yapısını tüm ayrıntılarıyla aktarıyor. Yalkın’ın çalışmaları, kentin hafızasını koruma açısından önemli bir kaynak olarak değerlendiriliyor




