Bu yazının kaleme alındığı saatlerde, cezaevlerinde başlatılan “açlık grevleri” 59’uncu gününü doldurdu.

Başka bir deyişle açlık grevindekiler yaşamlarını yitirme noktasındalar.

İnsanın yaşama hakkı bu kadar ucuz olmamalı. Ülkeyi yönetenler bu durum karşısında duyarsız kalmaktadırlar.

Olay demokrasi açısından insanlık ayıbıdır. Gözlemlediğim kadarıyla ülke yönetimini elerinde bulunduranlar, bu insanlık ayıbı karşısında o kadar duyarsız ve kıllarını dahi kıpırdatmıyorlar.

Hatta Büyük Millet Meclisi’nin çatısı altında konuyu gündeme getirip, çözüm bulunmasını isteyen parlamenteri, iktidar kanadı alaycı bir tavırla eleştirme yüzsüzlüğünü sergileme cüretini göstermeyi marifet sayıyorlar.

Bu ülkeyi yönetenler bu “açlık grevi”ne duyarsız kalma hakkına sahip değillerdir. “Açlık grevileri”ni bitirmedikleri takdirde, olabilecek can kayıplarının hesabını kamuoyuna veremeyeceklerdir.

İnsan yaşamıyla ilgili bu sorunu çözmek, çok mu zor efendiler?

Cezaevlerinde hayatını ortaya koyup, açlık grevini sürdürenler, yerine getirilmesi mümkün olmayan taleplerde mi bulunuyorlar yoksa?

Açlık grevindekilerin talepleri nedir?

İmralı’daki tecritin kaldırılması, ana dilde eğitim ve ana dilde savunma.

Yaşama haklarını ortaya koyan bu insanların bu taleplerini vermek o kadar mı zor?

Ülkeyi yönetenler unutmasınlar ki, ikibin öncesinde böyle bir eylemin faturası çok pahalıya maloldu.

Öyleyse, insanın yaşama hakkı karşısında duyarsız kalmaya iktidarda bulunanların hiç mi hiç hakları yoktur.

Kendilerinde böyle bir hakkı görüyorlarsa yanılıyorlar.

Bizden hatırlatması…