Adalet iki dudak arasında verilen bir karar olmamalı. Merhum Bülent Ecevit, sürgünde ve cezaevinde yattığı yılları, kaleme alırken bile, yargıya karşı saygısını daima korumuştur. Hatta hayatının sonunu getiren, yargıcın cenaze törenine katılarak beyin kanaması geçirmesine neden olduğunu bütün kesimler bilirler. Hiç bir yargıç ve kişi hakkında dava açmamış, hakkında yazılan yazılar ve çizilen karikatürlere bile gülüp geçmiştir. Ve hiç bir basın mensubu ve gazeteci hakkında da dava açmadığı gibi, kendisinin de bir yazar olmasıyla ,hür düşünce ve kaleme saygılıydı.
Bunları savunurken, yargının tarafsız olmasını dile getirdiği bazı konuşmalar ve kitaplarından elde ettiğim bilgiler, doğrultusunda yaptığım karşılaştırmalar sonucu, yargının iki dudak arasında ve hedef gösterilenlerin suçlu suçsuz demeden yargılanmaları, adaletin boyutunun başka yere kaydığını gösteriyor. Yargının tam bir iktidar kararını onaylarcasına hareket etmesinden dolayı bu gün yaşanan olaylar ve yargının sessiz kalması görevini yapmaması ile bir ülkenin sonuna yaklaşılmaktadır.
En önemlisi de vatana ihanet suçlamaları ile ceza evlerine doldurulanlardır. O zaman bu insanlarda eline silah alıp dağa çıkıp hak arasaymış şimdi daha başka suçlamalarla yargılanacaklardı. Devlete halka silah sıkanlar kan akıtanlar, haklarını elde edip istediklerini aldılar. Tabi buna yargı seyirci kaldı. Hiç bir suç duyurusunda ve soruşturma dahi başlatamadılar.
Ama bu gün ceza evlerinde yatan mahkumlara verilen cezaları görünce, sanki oluk oluk kan akıtmışlar. Ancak ben şunu gördüm, son on yıl içinde işlenen suçların arttığını, oda iktidarın ve yargının taraflı işlemesi ve güçlülerin her şeye hakim olduğunu, geçmişte bazı konuları dahi ağzına alıp konuştuğunda hakkında derhal dava açarlardı. Ama şimdi tam tersi, Cumhuriyet Atatürk ve ülkeyi parçalamak isteyenler ,siyasi görüş içindeler ve kendi öz dilleri ve geleneklerinden kaynaklanan haklarını savunuyor gözüküp,hali hazırdaki olan anayasal suç işliyorlar.
Madem anayasa tümünden değişmemişse, neden yargı adalet işlemiyor. İşte yargının adaletin tek işlediği kesim ise vatandaştır. Buna yargıyı kapsayan her türlü suçu dahil ederek, baktığımızda, bazıları için suç teşkil etmiyor normal vatandaş, vergisini vermese, devlete olan beş kuruş borç yerine yüz liralık hakkında dava açılıyor. Buna benzer saymakla bitmeyen yasalar.
En kötüsü de,vatandaşı borç batağına saplayıp,icra tahsildarlarını ve kurum avukatlarının kapılara dayanması,demek ki; güçlü olanların,deveyi hamudu ile götürenlere yargı yok. Ama bir avukat parası dahi veremeyecek olan vatandaşın Allah yardımcısı olsun.
Şimdi bu nereden çıktı bu yazıya ne gerek vardı diyenler olabilir. Yalnız aylardan beri yaptığım araştırma, sonucu öyle olaylara şahit oldum ki, söylemeye dilim varmıyor. Bir Ecevitçi olarak, halkı bir korku almış, yargıya ve adaletin dağıldığı adliyeye gitmeye korkar olmuş.