Meslek okullarının, yeniden yapılandırılması konusunda çalışmaların yapıldığını, yetkili ağızlardan işitiyoruz. Keşke meslek okullarını, isimlerine uygun hale getirecek kararlar alınıp uygulanabilse.
***
Ülkemizde, meslek okulları rayına oturup, mükemmel bir şekilde işlerken gerek 1970’li yıllardan sonra gerekse bugünün iktidarlarınca alınan kararlar sonucu, vasıfları tamamen meslek okulu niteliğini kaybetmiştir.
1970’li yıllardan önceki meslek okullarına bir göz atalım; örneğin Ticaret Meslek Okulları:
Önce şunu belirteyim ki her meslek okulunun orta kısmı vardı. İlkokulu bitiren bir öğrenci seçtiği meslek okulunun orta bölümüne kaydolurdu.
Ticaret Orta Okulunu bitiren bir öğrenci, ancak Ticaret Lisesine gidebilirdi. Yine Ticaret Lisesini bitiren bir kişi gönlü istediği fakülteye gidemez; mesleği ile ilgili yüksekokul, akademi veya fakülteye girebilirdi. Ticaret Lisesini bitiren bir öğrenci, yüksek tahsil yapmak isterse İktisadi ve Ticari Bilimler Akademilerden başka bir okula gidemezdi.
Bu eğitim sonucu, eğitim ve öğretim gören kişi branşında tam yetişmiş olur, ehil bir sıfat kazanırdı.
1950 yılında Kazanç Vergisi Kanunu yürürlükten kaldırılmış, yerine Gelir Vergisi ve buna dayalı olarak Vergi Usul Kanunu yürürlüğe girmişti.
1949-1950 eğitim ve öğretim yılı Gaziantep’te Ticaret Lisesi açılmış, Ticaret Orta Okulu mezunları olarak beklediğimiz bu liseye kaydımızı yaptırmıştık.
Babam Bilanço Esasına göre defter tutmak mecburiyetinde kalmış, ortaokuldan aldığım bilgilerle defterini ben tutmuştum.
Acaba bugün fakülte mezunu biri bunu becerebilir mi?
***
1970’li yıllardan sonra, “niçin Ticaret Lisesini bitiren biri, başka fakültelere gitmesin” fikri yeşermeye başlamıştır.
Buna dayalı olarak, haftalık ders saatlerinden meslek dersleri saatleri alınmış yerine kültür dersleri konmuştur. İşte bu andan itibaren, meslek okulları özelliğini kaybetmeye başlamıştır.
***
Cari eğitim-öğretim sistemine göre liselerde eğitim süresi üç yıldan dört yıla çıkarılmış, ama meslek okulları üç yılda bırakılmıştır.
Görünürde meslek liseleri de dört yıldır. Ancak meslek liselerinin birinci sınıf müfredatı, normal liselerin birinci sınıf müfredatıyla aynıdır.
Bunun sonucu meslek liselerinin birinci sınıflarında, meslekle ilgili herhangi bir ders konmamuştır.
Amaç, meslek lisesinin birinci sınıfında okuyan bir çocuk, sınıfını geçince isterse meslek lisesine devam edebilecek, isterse klasik lisenin ikinci sınıfına kaydolabilecektir.
Böyle bir sistemle hangi meslek okullarından söz edilebilir? Sizler söyleyin!
***
Eğitimde diğer bir konu da öğrenimin kolaylaştırılmasıdır. Bu kolaylaştırma Türk Eğitim Sistemine darbe vurmuştur; ülkeler arasında, Türk Eğitimi alt sıralara düşmüştür.
Açıklayayım:
Sistemin bir konusuyla örnek vereceğim:
Yazılı sınav günleri önceden bildirilme şekli uygulanmaya başlanınca, öğrencilerde ders çalışmada bir azalma olduğunu yaptığım anketlerle öğrenmiştim. Öğrencilerin hemen hemen %100’ü bir gün önceden çalıştıklarını beyan etmişlerdi.
Diğer taraftan, bitirme sınavlarının kaldırılmış olması da öğrencilerin iyi yetişmemelerinin bir unsuru haline gelmiştir.
Gelişmiş ülkelerde, öğrenim bu kadar basite indirilmemiştir.
***
Bir örnekle yazıya son vereyim:
Ticaret Orta Okulundan mezun olurken önce son alacağımız karnede zayıfımız olmayacaktı. Sonra soruların Bakanlıktan geldiği iki dersten eleme sınavını kazanmak, bundan sonra bitirme sınavlarında başarılı olmak gerekirdi. Başaranlar diplomalarını alırdı.
***
Değerli okuyucularım, bugünün eğitim sistemine göre diplomalarını alan çocuklarımızın çoğunun neden perişan olduklarını bilmem anlatabildim mi?
Eğitim ve öğretimimiz devlet politikası haline getirilmez, iktidarın görüşleri doğrultusunda sistemler uydurulursa varacağımız yer daha da kötü yerler olacaktır.