Hudut "namus" diyerek çıktığı vatana hizmet yolunda; karşılıksız, koşulsuz, beklentisiz deruni muhabbet ve aşkla bu yola başını koyarak, şehadet şerbetini yudumlamak nasip olmuş, mertebelerin mertebesine ulaşmış şerefli bir şehidimizdir TEĞMEN EMRE AS...
Azimli, çalışkan ve dürüst bir adamdı. Elinden ve dilinden emin olunan bir kimseydi. Birlik ve beraberliği severdi. Heybet ve vakar sahibi olup, son derece asil bir ruha sahipti. idolü olan deniz subayı dayısı gibi asker olup, onun izinden ve yolundan gitmiş, tıp ki dayısı gibi o da bu vatana hizmet etmek olmuştu, en büyük gayesi... Bu yüzden azimle harp okulu sınavlarına hazırlanıp başarıyla muvaffak olmuştu.
Devreleri, askerleri ve çevresi tarafından çok sevilen ve sayılan biri olmakla birlikte, engin bir merhametin ve şefkatin güneşiydi.
Doğru ya Allah severse sevdirir, överse yüksek makamla ödüllendirir, işte komutanımız da tam olarak bu şerefe nail olanlardandı...
Komutanımız başta elleri öpülesi "aziz" bir anne-baba tarafından yetiştirilmişti. Emre'lerine iman dolu serhaddi nakşeylemislerdi. Sadece kendilerine hayırlı olan bir evlat değil, aynı zamanda bu vatana ve millete hayrı dokunan, kendi kanıyla hizmet edip hakkın övgüsüne ve nice insanın duasına mazhar olmasına vesile olan "ASİL BIR NEFER" yetiştirmişlerdi.
Bu kadar fedakar, cefakar olan anne ve baba;
Kendi gözlerinden bile sakındırdıkları çocuklarını başka bir mesleğe yönlendirebilirlerdi, fakat onlar vatana koşulsuz hizmeti tercih etmişlerdi. Bu sebepten ötürü biricik oğullarının arkasında sonuna kadar durdular.
Çünkü biliyorlardı ki
"Vatan aşkı imandandır."
Harbiyeli Şehit Piyade Teğmen EMRE AS tokat-Zile’de 10.07.1991 tarihinde dünyaya gelmiştir.
Harp okulunu dereceyle bitirmiş, ve derecesi sebebiyle istediği şehre atanma hakkı olmuştu. O kendi gönül rızasıyla Van’ı tercih etmişti. Kendi rahatından feragat ederek ilk görev yerine koşa koşa gitmiş, bağrına bastığı vatanı için 19 Ağustos 2014'te şehit olmuştur.
Düşmanını dahi kıskandırmıştı vatanına olan sadakati ve gözü kara halleri... Zira kin ve nefretleri öyle bir boyuttaydı ki; masum, temiz ve hüsnü ahlakın timsali olan şehidimizi, o çirkin ve iğrenç planlarına konu etmişlerdi. Ne yapıp edip ondan kurtulmak istediler. Ve nihayetinde hain bir pusu kurup emellerine ulaşmak için harekete geçtiler. Her ne kadar arzularına ulaştıklarını zannetseler de unuttukları bir şey vardı, bizler bir ölür, bin dirilir yine de al bayrağın dalgalandığı yerde nefes verir, cennete yiğitler gönderip, yeniden nice yiğitleri kınalar, yine bu davaya kurban ederiz...Bu dava bizim davamız, bu vatan bizim vatanımız... Şairinde dediği gibi;
Al kanımdaki al, akı alnımdaki ak
Bayraklar içinde en güzel bayrak
Düşüncem senden yanadır
Hep senden yanadır çektiğim kahır
Bu senin ülkende, senin gölgende
Düşmesin kara kalpaklar, kirlenmesin duvaklar
Korkum yok ölümden, kâfirden yana
Alacaksa alsın beni şafaklar.
Hey, hey!
Yine de ey hey!
Al bayraklar altında kara bir kartal gibi
Yaşamak ne güzel şey.
Bir sır var bu mavzerde, attığım gitmez boşa,
Çıkmış bir eski savaştan
Türk'ün bir karış toprak parçası için destanlar yazacağız yeni baştan...
İşte bu hakikatten sızan fedakârlığın cisim bulmuş hali olan Emre komutanımız ;
İlk görev yerinde, henüz ilk
maaşına dahi dokunamadan öte diyara göç etmişti. Hiç şüphesiz Ücretini rabbimizden alacaktı. O, şu keşmekeş dünyanın ücretine mukabil cennetleri satın almıştı.
Yine komutanımızın devresi ve yakın dostu'nun anlatımıyla;
komutanımızın defin esnasında o kadar uzun süre geçmesi ve kefeninin hâlâ kanlı olması, üzerine kat kat kumaşlar çekilmesine rağmen kanın durmaması bütün silah arkadaşları üzerinde derin bir te'sir bırakmıştı.
Çünkü biliyorlardı ki yiğit komutanları şehitti, ve şehitler asla ölmezdi.!
Emre komutanımız ve onun gibi tüm yiğit ve fedakar şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, peygamber efendimiz ve sahabesi olan, İslam komutasında fedakarane defalarca kılıç sallayan; "Halit Allah'ın kılıncıdır"
Sözüne mazhar olan, Halit bin Velid hazretlerine komşu eylesin...