Sebahattin Ali’nin o cümlesi var ya: ‘’Herkese içindeki iyilik kadar iyi bir hayat diliyorum.’’
Aslında bütün öfkeyi, kızgınlığı, bedduayı bir kenara koyan en büyük hakikat bu. Çünkü neye öfkelensen de, kime kızsan da, kime darılsan da, sonunda olan şudur: İnsan kalbinin içindekini yaşar.
Kimseye ‘’gör bak gününü’’ demene gerek yok. Kimseyi hayatından kovmak için öfke patlamalarına girmene gerek yok. Sadece kalbine bakman, kalbinde nasıl bir tohum taşıdığına şahit olman yeter. Çünkü o tohumun meyvesini zamanı gelince herkes yer.
Allah kalbi görüyor. O kalpte sevgi mi var, kin mi var, korku mu var, umut mu var… İşte hayat tam da ona göre şekilleniyor. Kimisi kendi korkusunun içinde boğuluyor, kimisi sevgisinin içinde çoğalıyor, kimisi hep şüpheyle uyanıyor, kimisi güvenle huzura kavuşuyor.
Belki bugün anlamıyorsun. Belki bugün sana haksızlık gibi geliyor. Yediremiyorsun. Ama zaman, herkese kalbinin aynasını gösteriyor. Sen sadece sabırlı ol, sadece kalbini temiz tut. Çünkü kalp neyle doluysa, insanın kaderi de onunla doluyor.
Ve işte asıl huzur da burada: Herkes kalbinin ekmeğini yiyor.
Hayat kimseye torpil yapmaz. Kalbi karanlık olanın yolu da karanlık olur. Ne ektiysen, onu yiyeceksin. Kaçış yok.