Eskiden yataklarımız şimdiki gibi hazır yataklar değildi. Yün veya pamuktan yapılan yataklar kullanılırdı. Daha ziyade yünden yapılan yataklarda yatardık.
Kış hazırlıklarından biri de yataklarımızdaki yünlerin çırpılmasıdır. Bu yün çırpma işi her sene yapılmazdı. Genelde 2-3, yılda bir, temmuz ayında yünler, çırpılmaya başlanırdı. Temmuz ayının seçilmesinin sebebi güneşti.
Evdeki bütün yataklar sökülüp içerisindeki yünler, güneşe serilir, bir gün güneşte bekletilirdi.
Küme küme alınan yünlere, kiraz dalından yapılmış, çok kalın olmayan çubuklarla, dövercesine yüne vurulurdu. Çubuğu sarılan yünler, sol el ile sıyırtılırdı. Gaziantep’te bunun adı “Yün çırpmadır.”
Çırpma işi bitince yünler yatak kılıflarına doldurulur, yatak ağızları dikilir, çırpma işine son verilirdi. Çırpma işi her ev hanımı halkının 2-5 gününü alırdı.
Çırpılmış yün güneş altında kalmış ve yataklar kabarmış olduğundan bir hafta sürecek kadar, insanlar rahat uyuyamazlardı hem sıcaktan hem de yataktan kayıp yere düşmekten.
***
DON YUMA GÜNÜ
Çamaşır makinasının olmadığı zamanlarda, çamaşırlar el ile yıkanırdı. Çamaşır ve yıkanması gerekenler biriktirilir, 2 ayda bir yıkanırdı. Çamaşırların ve diğer şeylerin yıkandığı güne ‘Don yuma günü’ denirdi.
Don yuma günü, yardımcı kadınlar çağrılır, yıkama işi ocaklık (mutfak) da yapılırdı. Gerekli olan eşya ve malzemeleri şöyle sayabiliriz:
Eşyalar:
Don kazanı, don tası, teşt, teştaltı.
Don kazanı, don tası, teşti (leğen) bakırdan yapılmış eşyalardı. Don kazanı bir evin çamaşırlarını yıkayabilecek kadar suyu ısıtacak büyüklükte olup ocakta odunla ısıtılırdı.
Don tası, kazandan teşte suyu taşımak için kullanılan uzun sağlı büyük taslardı.
Teşt, çamaşırın yıkandığı büyük leğenlerdi.
Teştaltı, bağ kütüklerinin budanması sonucu kurumuş ve ortud adı verilen dallarla yapılmış çemberlerdi. Teştin altı delinmesin diye teşt altına konurdu.
Malzemeler:
Sabun, kasar, çivit, kül suyu; tabii su.
Çamaşır 2-3 baş yıkanırdı. Yıkanacakların tümü bir kere yıkandıktan sonra tekrar yıkanma işine ‘baş’ denirdi. Her başta, çamaşırın miktarına göre teşdeki su değiştirilirdi.
Sabun, büyük kalıplar halinde olup ‘çamaşır sabunu’ adıyla satılırdı.
Kasar, bugün kullanılan çamaşır suyunun hammaddesidir. Beyaz çamaşırı ağartmak için kullanılırdı.
Her evin ocaklığında, 50-60 cm derinliğinde, prizma şeklindeki yere su ve odunkömürünün külü konur; çamaşır günü soda yerine küllü su harcanırdı.
Çivit, son baş suyuna konarak beyaz çamaşıra çok açık mavi rengi veren madde idi ki en çok kullanılan ‘Öküzbaş’ marka olanıydı.
Yıkanan çamaşırlar hayatta (avluda), duvarlar arasında gerilerek yerleştirilmiş kendirden yapılan iplere serilirdi.
Kullandığımız yorganlar ya yünden ya da pamuktan yapılırdı. Bir zamanlar Gaziantepliler ‘Nevresimi’ bilmezlerdi. Yorganın mâlefesi (alt tarafı), Amerikan bezinden veya hasadan, yorganın yüzü de genelde basmadan yapılırdı.
3-4 çamaşır yuma gününde bir, yorgan yüzü ve mâlefe, yorgandan sökülerek yıkanır, kuruduktan sonra mâlefe ipliği ve mâlefe iğnesi ile yorgana dikilirdi.
Evet ya bugün? Hanımların işi çok kolaylaştı. Çamaşırları ve yıkanması gerekenleri çamaşır makinasına atıp düğmeğe basıyor. Kurutma makinası da kurutuyor.
Orhan YALKIN
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Orhan Yalkın
YÜN ÇIPMAK
Eskiden yataklarımız şimdiki gibi hazır yataklar değildi. Yün veya pamuktan yapılan yataklar kullanılırdı. Daha ziyade yünden yapılan yataklarda yatardık.
Kış hazırlıklarından biri de yataklarımızdaki yünlerin çırpılmasıdır. Bu yün çırpma işi her sene yapılmazdı. Genelde 2-3, yılda bir, temmuz ayında yünler, çırpılmaya başlanırdı. Temmuz ayının seçilmesinin sebebi güneşti.
Evdeki bütün yataklar sökülüp içerisindeki yünler, güneşe serilir, bir gün güneşte bekletilirdi.
Küme küme alınan yünlere, kiraz dalından yapılmış, çok kalın olmayan çubuklarla, dövercesine yüne vurulurdu. Çubuğu sarılan yünler, sol el ile sıyırtılırdı. Gaziantep’te bunun adı “Yün çırpmadır.”
Çırpma işi bitince yünler yatak kılıflarına doldurulur, yatak ağızları dikilir, çırpma işine son verilirdi. Çırpma işi her ev hanımı halkının 2-5 gününü alırdı.
Çırpılmış yün güneş altında kalmış ve yataklar kabarmış olduğundan bir hafta sürecek kadar, insanlar rahat uyuyamazlardı hem sıcaktan hem de yataktan kayıp yere düşmekten.
***
DON YUMA GÜNÜ
Çamaşır makinasının olmadığı zamanlarda, çamaşırlar el ile yıkanırdı. Çamaşır ve yıkanması gerekenler biriktirilir, 2 ayda bir yıkanırdı. Çamaşırların ve diğer şeylerin yıkandığı güne ‘Don yuma günü’ denirdi.
Don yuma günü, yardımcı kadınlar çağrılır, yıkama işi ocaklık (mutfak) da yapılırdı. Gerekli olan eşya ve malzemeleri şöyle sayabiliriz:
Eşyalar:
Don kazanı, don tası, teşt, teştaltı.
Don kazanı, don tası, teşti (leğen) bakırdan yapılmış eşyalardı. Don kazanı bir evin çamaşırlarını yıkayabilecek kadar suyu ısıtacak büyüklükte olup ocakta odunla ısıtılırdı.
Don tası, kazandan teşte suyu taşımak için kullanılan uzun sağlı büyük taslardı.
Teşt, çamaşırın yıkandığı büyük leğenlerdi.
Teştaltı, bağ kütüklerinin budanması sonucu kurumuş ve ortud adı verilen dallarla yapılmış çemberlerdi. Teştin altı delinmesin diye teşt altına konurdu.
Malzemeler:
Sabun, kasar, çivit, kül suyu; tabii su.
Çamaşır 2-3 baş yıkanırdı. Yıkanacakların tümü bir kere yıkandıktan sonra tekrar yıkanma işine ‘baş’ denirdi. Her başta, çamaşırın miktarına göre teşdeki su değiştirilirdi.
Sabun, büyük kalıplar halinde olup ‘çamaşır sabunu’ adıyla satılırdı.
Kasar, bugün kullanılan çamaşır suyunun hammaddesidir. Beyaz çamaşırı ağartmak için kullanılırdı.
Her evin ocaklığında, 50-60 cm derinliğinde, prizma şeklindeki yere su ve odunkömürünün külü konur; çamaşır günü soda yerine küllü su harcanırdı.
Çivit, son baş suyuna konarak beyaz çamaşıra çok açık mavi rengi veren madde idi ki en çok kullanılan ‘Öküzbaş’ marka olanıydı.
Yıkanan çamaşırlar hayatta (avluda), duvarlar arasında gerilerek yerleştirilmiş kendirden yapılan iplere serilirdi.
Kullandığımız yorganlar ya yünden ya da pamuktan yapılırdı. Bir zamanlar Gaziantepliler ‘Nevresimi’ bilmezlerdi. Yorganın mâlefesi (alt tarafı), Amerikan bezinden veya hasadan, yorganın yüzü de genelde basmadan yapılırdı.
3-4 çamaşır yuma gününde bir, yorgan yüzü ve mâlefe, yorgandan sökülerek yıkanır, kuruduktan sonra mâlefe ipliği ve mâlefe iğnesi ile yorgana dikilirdi.
Evet ya bugün? Hanımların işi çok kolaylaştı. Çamaşırları ve yıkanması gerekenleri çamaşır makinasına atıp düğmeğe basıyor. Kurutma makinası da kurutuyor.
Orhan YALKIN