1 Eylül Dünya Barış Günü bugünün gerçeklerine ne kadar uyuyor? Yurtta Sulh Cihanda Sulh anlayışının bu günkü duruma gelmesine ben mi sebep oldum? Yoksa dünyayı kana bulayan buradan nemalanmak isteyen güçlerle işbirlikçilerimi?

Bugün ülkemizde terör dolaysıyla akan kanlar ile sınır komşumuz ülkeler ile özellikle Müslüman geçinen ülkelerde yaşanan isyanlar ve suçsuz günahsız insanların, çoluk çocukların acımasızca katledilmelerine seyirci kalan ben insanım diyenler. Böyle bir ortamda nasıl barış kutlaması yapılır?

İşte ilimizde bu günü protesto ederek, konuşmalar yapan Atatürkçü Düşünce Derneği ile CHP Gaziantep Kadın kolları ve CHP’lilerden oluşan bir grup demokrasi meydanında yaptığı protestolarda özellikle ABD ile işbirlikçi AKP diyerek protesto etmeleri ile başlayan yapılan gösteriye halktan ilgi yoktu. Çünkü ülkede terör olayları ve şehitlerin yaşanmasına ve sınır bölgelerimizdeki katliamlarla akan kanlar ile ölenleri görünce halk zannetti ki CHP’liler Dünya Barış Gününü kutlamak için demokrasi meydanına toplanmışlar. Hâlbuki şu anda çok ülkede ve ülkemizde yaşananlar sonucu Barış Günü denen mantığın ortadan kalktığı ve bazı güçlerin egemenliklerini kabullendirmek için kan döktüklerini bunun içinde silah satışlarının hızlanması ve ticaretlerinin biraz daha çıtasını yükseltmek için yeni çatışmalar yaratma peşindeyken bunlara alet olanlarında aynı suçu işlediklerinin farkında bile olmadıkları gibi sırtları sıvazlanıp aferime koştukları açıkça ortaya çıktı.

Daha düne kadar her türlü ticari sanayi ve inşaat dalında anlaşmaları olan bir ülkeyken şu an bu ülkeler ile düşman olmamıza neden olanlar kendi siyasi düşünceleri ile geçmişten gelen fikirlerini kabullendirmek için “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkelerini unutarak dünya kamuoyunda ve BM’lerde ülkemizi hüsrana uğrattılar.

Bugün ülkenin geldiği noktada karşımıza yeni düşman ülkeler eklenirken destek veriyoruz. Arkandayız vur diyenler bile şu an karşı tavır almaları ile Türkiye Cumhuriyeti'ni bu bölgede yalnız bırakıp parçalamayı amaçlayanlara meydan yaratırken ülkeyi yönetenleri de oyununa getirdiler.

Daha dün en büyük bayramımız olan 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı keyfiyete göre kutlama haline getirenler kutlamalarda kendi iktidar şarkıları ile kutlamalara dönüştürürken geçmişte Ulusal bir bayram olarak Ulusça Onuncu yıl marşları ile kutladığımız bu bayramın Türk Silahlı Kuvvetleri için büyük önem taşıdığını inkar ederek bir Ulusu ve Silahlı kuvvetlerinin sesini kısmak için her yolu denediler.

Ancak; şunu unutmasınlar bu ülkede Atatürk ve Cumhuriyetçileri asla yok sayamazlar. Çünkü geçmişte de ülkeyi işgal etmek isteyen güçlere karşı bir avuç kalan bu ulusun insanları kendilerinden sayıca ve silahça milyonlarca kuvvetli olan ülkelere bile teslim olmamışlar şu anda da bunlara meydan vermeyecekler. Çünkü dünyaya barışı kabullendiren bir ulus olarak şu an içinde bulunduğu ortamda içeride ve dışarıdaki ihanetçiler ile mücadele verirken zamanı geldiğinde tek bir yumruk olmasını da bilmiştir.