Son yıllarda ekonomi politikalarının merkezinde yer alan “istihdam artışı” kavramı, genellikle işsizlik oranları üzerinden tartışılıyor. Oysa işgücü piyasalarındaki başarı yalnızca kaç kişinin çalıştığıyla değil, bu kişilerin nasıl, hangi koşullarda ve hangi niteliklerle istihdam edildiğiyle ölçülmeli. Bu noktada karşımıza çıkan kavram “istihdamın niteliği”, ekonomik kalkınmanın, sosyal refahın ve üretkenliğin en önemli göstergelerinden biri olarak öne çıkıyor.
İstihdamın Niteliği Ne Anlama Geliyor?
İstihdamın niteliği, çalışanların eğitim düzeyi, becerileri, mesleki uyumu, iş güvencesi, gelir düzeyi ve sosyal haklar gibi faktörleri kapsıyor. Kısacası, bir ekonomide ne kadar kişi çalışıyor sorusundan ziyade, “kim, hangi işte, hangi koşullarda çalışıyor?” sorusuna yanıt arayan bir kavram. Nitelikli istihdam, üretkenliği artıran, teknolojik dönüşüme uyum sağlayan ve sürdürülebilir büyümeyi destekleyen bir işgücü yapısına işaret eder.
Türkiye’de işsizlik oranlarında zaman zaman görülen düşüş, tek başına olumlu bir tablo çizmiyor. Çünkü istihdam artışı çoğu zaman düşük ücretli, güvencesiz ve geçici işlerle gerçekleşiyor. Bu durum, “nicelik artarken nitelik kaybı” paradoksunu doğuruyor. Yani istihdam sayısı artıyor ama işlerin kalitesi düşüyor.
Nitelikli İstihdam ve Eğitim Arasındaki Bağ
İstihdamın niteliğini belirleyen en önemli unsur, eğitim sisteminin işgücü piyasasıyla uyumudur. Üniversite mezunu genç işsizliğinin yüksekliği, mesleki eğitimdeki yetersizlikler ve hızlı teknolojik dönüşüme ayak uyduramayan müfredatlar,
Türkiye’de istihdam kalitesinin önündeki en büyük engeller arasında.
Dijitalleşen ekonomide, sadece bilgiye değil, uygulama becerisine sahip bireylerin önemi artıyor. Ancak birçok genç, aldığı eğitim ile iş dünyasının beklentileri arasında köprü kurmakta zorlanıyor. Meslek liselerinin sanayiyle, üniversitelerin özel sektörle ve kamu istihdam politikalarının işgücü piyasasının gerçek ihtiyaçlarıyla daha uyumlu hale getirilmesi gerekiyor.
Eğitim-istihdam bağlantısının zayıflığı, işgücü verimliliğini düşürürken, kayıt dışı çalışmayı da artırıyor. Bugün Türkiye’de toplam istihdamın yaklaşık üçte biri hâlâ kayıt dışı durumda. Bu da nitelikli istihdamın önündeki yapısal sorunlardan biri olarak karşımıza çıkıyor.
Gelir Adaleti ve İş Kalitesi
İstihdamın niteliğini belirleyen bir diğer ölçüt, gelir düzeyi ve gelir adaletidir. Türkiye’de son yıllarda istihdam artışı yaşansa da reel ücretlerdeki artış, enflasyon karşısında büyük oranda erimiş durumda. Özellikle asgari ücret düzeyinde çalışanların oranı oldukça yüksek. Bu tablo, çalışanların önemli bir kısmının “çalışan yoksulluğu” riskiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Üstelik yalnızca gelir değil, iş güvencesi de nitelikli istihdamın önemli bir parçası. Geçici sözleşmeler, kısa süreli istihdam biçimleri, taşeron çalışma ve platform ekonomilerinde yaygınlaşan güvencesiz modeller, çalışanların yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Kısa vadede bu esnek istihdam biçimleri işverenler açısından avantajlı görünse de uzun vadede verimliliği, sadakati ve motivasyonu zayıflatıyor.
Teknolojik Dönüşüm ve Yeni İstihdam Biçimleri
Sanayi 4.0, yapay zekâ, otomasyon ve dijital platformlar, istihdamın niteliğini yeniden şekillendiriyor. Artık sadece fiziksel güce dayalı işler değil, bilişsel becerilere ve dijital yetkinliklere dayalı meslekler öne çıkıyor. Bu dönüşüm, bir yandan yeni fırsatlar yaratırken diğer yandan bazı mesleklerin tamamen ortadan kalkmasına neden oluyor.
Türkiye gibi genç nüfusa sahip ülkeler için bu dönüşüm hem bir risk hem de bir potansiyel barındırıyor. Eğer eğitim sistemi ve istihdam politikaları dijital becerileri güçlendirecek şekilde tasarlanırsa, yeni nesil istihdam alanları yaratılabilir. Aksi halde, teknolojik değişim işsizliği artıran bir unsura dönüşebilir.
Bu bağlamda, devletin “yeşil istihdam”, “dijital beceri eğitimi” ve “kadın istihdamını destekleyici politikalar” gibi programları, istihdam kalitesinin artırılmasında önemli rol oynayacaktır. Avrupa Birliği’nin “Kaliteli İşler Stratejisi” ne benzer bir yaklaşımla, Türkiye’de de sadece istihdam miktarını değil, işin niteliğini hedefleyen bir politika çerçevesi oluşturulması gereklidir.
Kadın ve Genç İstihdamında Nitelik Sorunu
İstihdamın niteliği tartışılırken kadınlar ve gençler özel bir yere sahip. Kadınların işgücüne katılım oranı hâlâ OECD ortalamasının oldukça gerisinde. Üstelik çalışan kadınların önemli bir kısmı kayıt dışı ve düşük ücretli işlerde istihdam ediliyor.
Benzer şekilde, genç işsizliği de nitelik sorununun en çarpıcı göstergesi. Üniversite mezunu gençlerin bir kısmı kendi alanında iş bulamıyor, bulabilenler ise çoğu zaman düşük ücretli pozisyonlarda çalışıyor. Bu durum hem bireysel motivasyonu hem de ülke ekonomisinin potansiyelini olumsuz etkiliyor.
Politika Önerileri: Sayıdan Kaliteye Geçiş Zamanı
İstihdamın niteliğini artırmak, yalnızca ekonomik değil, sosyal bir yatırım anlamına gelir. Bunun için:
Eğitim sisteminde müfredat reformu yapılarak işgücü piyasasıyla doğrudan bağlantı kurulmalı.
Mesleki eğitim merkezleri ve yaşam boyu öğrenme programları güçlendirilmeli.
Kayıt dışı istihdamla mücadele daha etkin yürütülmeli.
Kadın ve genç istihdamına yönelik teşvikler nitelikli iş yaratımını öncelemeli.
Asgari ücret politikaları, sadece geçim değil, yaşam kalitesini hedeflemeli.
Teknolojik dönüşümün istihdam üzerindeki etkisi, aktif işgücü politikalarıyla dengelenmeli.
Sonuç: Kaliteli İstihdam, Kaliteli Yaşam
Bir ekonominin sağlıklı işleyişi yalnızca büyüme oranlarıyla değil, bu büyümenin toplumun tüm kesimlerine nasıl yansıdığıyla ölçülür. Nitelikli istihdam hem ekonomik üretkenliği hem de sosyal dayanışmayı güçlendirir. Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşabilmesi, işgücünün sadece “sayısal” değil “niteliksel” olarak da güçlendirilmesine bağlıdır.
Geleceğin ekonomisinde, insan sermayesini doğru yönlendirebilen, çalışanına değer veren ve bilgiye dayalı üretimi teşvik eden ülkeler öne çıkacak. Bu nedenle, istihdam politikalarında artık yeni bir sayfa açmanın vakti geldi: “Her iş değil, iyi iş.”
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar