Gazetemizde, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından “Alleben’i İnsanlarla Buluşturma Projesi” hayata geçiriliyor haberini okuyunca, çocukluk ve gençlik dönemlerimde ki Alleben’i hatırladım.

            Alleben kelimesi Arapça “Ayn” ve “Leben” kelimelerinin birlikte söylenmesinden oluşmuştur. Arapça Ayn kelimesi “Göz”, leben kelimesi de “Yoğurt” anlamına gelir. Yani Alleben, “Yoğurtgözü” demektir.

           

       Alleben deresini, bugün Fevzi Çakmak Bulvarı olarak adlandırılan yerde Mânoğlu köprüsü ikiye ayırır. Doğu tarafına Alleben, batı tarafına da Kavaklık deniyor.

            Dere yaz kış ağzına kadar dolu olarak akar, bazı kış aylarında da taştığı görülürdü. Milli Egemenlik Bulvarına yakın, çok derin yerin adı Çanakkale Boğazı idi. Ben defalarca atımızı getirip Çanakkale Boğazında yıkadığımı anımsıyorum. Atın sırt bölümüne yakın yeri, su içerisinde kalırdı.

            Aynı zamanda Alleben, gençlerin ve çocukların çimdikleri (yıkandıkları) bir dereydi. Gazianteplilerce mayonun bilinmediği o günlerde, Gazianteplilerin kakebezi dediği Amerikan bezinden yapılmış donlarla suya girilirdi.

         

            Çok zayıf, avurtları birbirine girmiş, siyaha yakın esmer bir Arap, sürme ile Alleben’de balık tutar; serçe ve orta parmak büyüklüğündeki balıkları, zeytinyağında kavurur ve küçük bir bakır tepsiye dizdiği balıkları, Kadı Kastelin’de, Şekerci Mehmet Emin Güzel dükkanının yanına oturur, satışa sunardı.

Konuşmasından Suriyeli olduğu anlaşılan balıkçıya, balık fiyatları sorulduğunda, büyüklüklerine göre “Bu bir uruş, bu üç uruş” gibi cevaplar verirdi.

Alleben ve Kavaklık, aynı zamanda esnaf sahrelerinin yapıldığı bir yerdi. Lonca döneminden kalan esnaf sahreleri burada yapılır; usta, kalfa ve çırakları birlikte meslekle ilgili konular üzerinde sohbet eder, yemekler yenilir-içilirdi.

Mayıs ayı gelip okulların tatili yaklaştığı günlerde, burası öğrencilerin piknik yeri olurdu. Küme küme öğrencilerin sesleri ile bülbül sesleri birbirine karışırdı.

Bugünkü Baro Lokalinin yerine Kavaklık Kahvesi denirdi. Ehli keyif sahibi insanların, vazgeçemedikleri bir yerdi Kavaklık Kahvesi. İkindi vakti olunca kebaplık et, çeşitli sebzelerden oluşan nevale ile Kavaklık Kahvesine gelinir, işleticisinden mangal kömür ve içki istenerek, aleme başlanırdı.

Bir masadaki davul zurna bitince diğer masadaki saz heyeti meşke başlardı.

Bazı Kavaklık meftunları, sabah ezanından sonra buraya gelip keman çalarak, almakuşlarının, bülbüllerin şakımalarını dinlerlerdi.

Manoğlu köprüsünün Alleben bölümünde ki yedi söğüt, derenin en geniş yeri idi. Biraz aşağıya inince Mazotla çalışan, bazı zamanlar makine sesinin Şehreküstü’den dahi duyulduğu elektrik fabrikasına gelinirdi. Fabrikadan, motorun soğuması için kullanılan su, sıcak olarak bir borudan dereye akardı. Burada bazı kadınlar çamaşır yıkarlardı.

Derenin Tabakhane bölümünde deri sepicilerinin kullandıkları suyu da Alleben deresi verirdi.

İşte bir zamanlar Gazianteplilerin gözbebeği, yaşanmışların tarih olduğu eski Alleben ve Kavaklık…

                                                                       Orhan YALKIN