1 Mayıs. Takvimdeki adıyla “Emek ve Dayanışma Günü”… Yani alın terinin, dirsek nasırının, sabahın köründe kalkıp akşam geç saatlere dek çalışan milyonların günü.

Ne güzel gün. Herkes birden emek dostu kesiliyor. Sosyal medya bayram yerine dönüyor: “İşçimizin yanındayız!”, “Emek kutsaldır!”, “Yaşasın 1 Mayıs!”

Ne güzel sözler… Keşke bir kısmı gerçek olsa.

Sabah 8’de temizlik işçisinin yanından geçerken kafasını kaldırmaya tenezzül etmeyenler, bugün emekçiyle selfie peşinde. Haftalık izin vermeyi çok görenler, “çalışanlarımızla aile gibiyiz” diyerek bir de story atıyor.
Emekten yana olmak, bir hashtag’ten fazlasıdır. İşçinin hakkını gününde vermek, fazla mesaiyi görmezden gelmemek, insanı sadece “verimlilik” olarak görmemekle başlar.

Evet, emek kutsaldır. Ama kutsal olanı hatırlamak sadece bir günle sınırlıysa, o kutsallığın adı ancak vitrindir.

Gelin bu 1 Mayıs’ta samimiyeti kutlayalım. Gerçekten emeğin değerini bilenleri, hakkı hakça teslim edenleri…
Ve unutmadan, bugün sokakta yürürken size gülümseyen çöpçüye, markette sabırla kasada bekleyen görevliye, sabah simidini taze koyan fırıncıya içten bir “kolay gelsin” deyin.
O, 1 Mayıs’ın en sahici kutlamasıdır belki de.