Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir...( Hucurat 12)

Karşımızdaki insanı henüz  tanımlayamadan tutucu bir âhval  içerisine girerek, onun adına düşünme, konuşma, karar verme, ön yargılarda bulunma, iftira atma gibi bir zalimliğe soyunması  insanın hem kendine, hem de muhatap olduğu insana zulüm yapmasıdır. Allah kuranı kerim de insanın her vakit zararda olduğunu vurgulamıştır.  şüphesiz zalim, nankör, haris ifadelerini de sık sık eklemiştir. İnsan basit bir ön yargı ile nasıl zalimleşebiliyor bunu ele aldığımızda gayet âşıkâre görmemek ne mümkün ?

Düşünelim ki  bu durumda insan kendini nasıl zarara sokabilir ? Başta  karşılıklı  olan güven ve  iletişimi yok eder.  suizan, laf çıkarma, düşmanlık, nefret , dedikodu, iftira ve yalanın kapılarını sonuna kadar açıp, işin içinden çıkılmaz hale giriftar eder. İnsanoğlu fıtrat gereği sevgi hamuruyla yoğrulmuş; sevginin, aşkın ve huzurun dinginliğine  muhtaçtır. Sevgiyle büyürken aşkla olgunlaşır, muhabbetle su zorlu hayat yolculuğumuzu azmederek  tamamlarız. Nefsin ve şeytanın sırf insanı bozmak için üstünde at gibi koşturarak, insanoğluna karşı kullandığı öfke, adavet,  işine geldiği gibi davranma, kıylül kâl, hallerini desise yoluyla verdirip yeryüzünde fitne çıkarması ve insanın o an bu duruma izin vermesi,  iradesini kullanmayıp zalimliği bas tacı etmesi hüsranın ta kendisi değil de nedir ?
Buradaki fiil; "ben kalbimi öldürecek kadar kalpsizim, Benim kalbim o kadar katı ki bütün değerleri yok edebilirim ve bunu yaparken hiçbir şey ve hiçbir kimse umurumda değil. An  itibariyle merhametimi  bitirip insanlığıma son veriyorum, şeytan ve nefsimle aldığım ortak kararı uygular ve bu durumun hata olduğunu görmeyi reddediyorum"  durumuna müştak bir vasıf,  zararda olmasın da NE  OLSUN ?  Oysa insan kendi şahsına yapılmasından duyduğu memnuniyetsizliği nasıl bir başkası için yapabilir ?

İşte burada kalbi karartan ve son noktada mühürleyen ve daha sonra ise cehennemlik olmasına neden olan sebeplerden biriyle karşı karşıyayız. Hakikatleri görmezlikten gelen, vicdansızlık yapan, adil olamayan  nasıl imanı kamil bir  Müslüman olur sorarım ? Fiili cinayet islemenin farklı, benzer bir versiyonu bence budur. Biri hakkında kolayca beyninin içinde  yargılayarak, asıp kestikten sonra müebbet yedirmek nedir ?  Hakkında her hangi bir bilgiye sahip olmadığın ve gözlerinle şahitlik getirmediğin bir hakikati  yorumlayacak kadar nasıl  cahil olunabilir bu da taaccube şayan farklı bir hâldir. Bana göre kişinin kendisine verilmiş en büyük belasıdır. Ve Allah kimsenin şahsını  böyle bir afetle imtihan etmesin !  Düşünsenize o kadar iğrenç bir insansınız ki her şeye, herkese zalimane bir  yorumunuz var. Üstelik konuştuğunuz hakkında  hiç bir bilgiye sahip olmadığınız halde. Ayeti kerime de; 
Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.(Necm 28) buyrulur. Bu sözün üstüne başka bir söz de tüketmek herhalde çok anlamsız kalır...
Ebû Hüreyre radiya’llahu anh’den rivâyete göre, Resûlu’llah Salla’llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Ashab’ım, zandan sebepsiz ithamdan çekininiz! Çünkü sanıkla itham sözlerin yalanı çok olanıdır. Birbirinizin eksikliğini görmeğe ve işitmeye çalışmayınız, husûsî ve mahrem hayatınızı da araştırmayınız!
Bir de almayacağınız bir malı alıcıyı zarara sokmak için arttırmayınız, birbirinize hased de etmeyiniz! Buğuz (düşmanlık) da etmeyiniz! Birbirinize arkanızı çevirip küsmeyiniz de. Ey Allah’ın kulları, birbirinize kardeş (mesâbesinde) olunuz! Birbirinizi seviniz!