Değerli Okuyucular,
Büyük oğlum Mert bu yıl LGS sınavına hazırlanıyor. Öncelikle Mert ile birlikte bu sınava hazırlanan tüm çocuklarımıza şans ve başarı diliyorum. Umarım Allah hepsinin gönlüne göre verir, hepsi çok başarılı sonuçlar alırlar.
Bu süreçte biz ebeveynler olarak çocuğumuza çok iyi bir “koç” olmalıyız. Biz anne-babaların kalbinden geçen çocuğumuzun en iyi okulda okuyup ileride kendi ayakları üzerinde durabilen, sağlam kişilikli, ülkemize ve insanlığa hayırlı insanlar olmaları. Bir de gizli, kalbimizin arkasında sakladığımız bir dileğimiz var ki, bu benim de kalbimde var; ileride çocuklarımızla birlikte, mümkünse aynı şehirde, hatta birbirimize çok yakın mevkilerde yaşayıp hayatımızı bir arada geçirmeyi hayal ederiz hepimiz.
Günümüz koşullarında eğitim-öğretim anlamında o kadar çok opsiyon var ki insan çocuğunu hangisine yönlendirmesi gerektiği konusunda karar vermekte zorlanıyor. Çok iyi devlet okulları var, çok iyi özel okullar var, yurtiçinde seçenekler var, yurtdışında olasılıklar mümkün. Bunlardan hangisine yönlendirirsek yönlendirelim önemli olan çocuğumuzun mutlu olacağı ve yetenekli olduğu alanda sivrilmesini sağlayacak seçeneği seçmekte. Çocuklarını sıkmadan, zorlamadan, kendisini mutlu edecek alana yönlenmesinin önünü açan ailelerde gözlemlediğim kadarıyla çocuk okuyup kendi hayatını kurduktan sonra ailesine olan bağı ve minnet duygusu her geçen gün artarak kuvvetleniyor. Ayrıca bu çocuklar ileride daha dingin, daha mutlu ve daha başarılı bireyler oluyor. Ailesi her daim en büyük destekçisi olarak kendisinin yanında olduğu için ailesine büyük bir sevgi ve şükran besliyor.
Bazen çevremde şöyle konuşmalar duyuyorum: “Babam doktor olmamı istediği için tıp fakültesine girdim. İlk yılda bıraktım, hiç bana göre değildi, şimdi konservatuarda tiyatro bölümündeyim, çok da mutluyum.” Üniversiteye giriş yaşının 18 olmasındaki amaç bu kişinin artık yetişkin olması ve kendi kararlarını kendi verebilecek zihinsel olgunlukta olması. Hatta günümüzde teknolojideki baş döndürücü ilerleme sayesinde çocukların dünyada olan bitenle ilgili farkındalığı çok daha erken yaşlarda oluştuğu için bir çocuğun ileride ne yapacağına karar vermesi için 18 yaşını bile beklemesine gerek kalmadı. Doğru yönlendirme ve koçlukla çocuklar çok daha erken yaşta ileride ne yapmak istediklerine karar verebilecek donanıma sahip oluyorlar. Yeter ki doğru yönlendirilsinler. Gönülden inanıyorum ki çocuklarının hayatını zorlamadan, yapıcı bir tavırla yönlendiren ailelerin birliği ve beraberliği çok daha sağlam ve sevgi dolu bir temele oturuyor.
Viyana’da bir arkadaşım var, Nadine, kulakları çınlasın. Bir gün bana dedi ki “ileride anne ve babamıza merhaba deyip bir-iki kelime laf edebiliyorsak ne mutlu bize”. O vakit Nadine’in söylediği anlamlı gelmedi; zira anne-baba ile sadece bir-iki kelime etmek olur mu diye düşündüm. Ancak sonra gördüm ki aile ilişkileri hayat boyu devam etmeyebiliyor. Devam eden ilişkiler, zorlama olmadan, sevgi ve saygı ile beslenen ilişkiler.
Bizim çocuklarımız ile olan ilişkimize gelince. Sevdikleri ve yetenekli oldukları alanları tespit edip onları bu alanda besleyecek ve güçlendirecek ortamlar seçmeye çalışıyoruz. Büyük oğlum Mert kelimenin tam anlamıyla futbol hastası. Beşiktaş’ta orta sahada oynuyor. Ayrıca Tan Sağtürk Akademi’de bateri çalmayı öğreniyor. Bu yıl LGS sınav senesi olmasına rağmen bu aktiviteleri kesmeyi hiç düşünmedik. Zira bu hobileri enerjisinin yapıcı bir şekilde kanalize olmasını sağlıyor ve derslerindeki konsantrasyonu daha da artıyor. İnşallah sınavda istediği gibi başarılı bir sonuç alır ve başta Mert olmak üzere ailemiz için en hayırlısı olur.
Bir de işin şöyle bir boyutu var. Günümüzde inanılmaz bir otomasyon sürecinden geçiyoruz. Yapay zeka sayesinde bugün bildiğimiz birçok meslek ileride makineler, bilgisayarlar ve robotlar tarafından yapılıyor olacak. Bilgisayarların yapamayacağı 2 meslek var: Sanat ve spor. Zira ilki duygu gerektirir, ikincisi kas gücü gerektirir; bunlar da sadece insanlarda olan yetkinlikler. Dolayısıyla ne yapıp edip çocuklarımızın sanat ve spor ile iletişimlerini elimizden geldiğince sıkı muhafaza etmeliyiz. İnsanı insan yapan, zihinsel ve bedensel olarak ayakta tutan çok değerli iki alan bunlar.
Her çocuk kendine özgüdür. Çocuklarımızı sevdikleri ve yetenekli oldukları alanlarda güçlendirelim, donatalım ki ileride mutlu ve başarılı bireyler olsunlar.
“Her benlik, birbirine benzemeyen bir dizi varlıktan oluşan bir kalabalıktır.”
Jean Starobinski, Özgürlüğün İcadı
Sevgiyle kalın,