Başarmak için sabır, ve kendini yıpratmadan mücadele vererek titiz, düzenli bir yol izlemek elzemdir. Başarılı insanlar zirveye kolaylıkla tırmanmışlardır. Gerçek bir başarı öyküsü güçlü bir sınavdan geçerek olur. Milyonlarca efsaneleşmiş hikâyelerin ardında derin engeller, aşılmaz gibi gözüken problemler, maddi manevi sorunlar, aile veya çevre baskısı, veyahut korkunç imtihanlar yatmaktadır. Zirveye ulaşan insanlara bakıldığında hayatlarında nelerden ödün verdiklerini ve nelere karşı sebat ettiklerini alenen görüyoruz. Öncelikle o insanlar kendilerine her halükarda inanmış ve yaptıkları işten vazgeçmeyip başarana kadar beklemişlerdir. Yolun sonunu düşünmemişler. Zaten sonunu düşünen kahraman olamaz. Ve bu insanlar her zaman mütevazı bir yaşam içinde hayat sürmüşlerdir. Egosuna yenik düşen kişiler de değiller. İyi bir dinleyici, iyi bir gözlemleyici, iyi bir kaydedici ve gördüğünü, duyduğunu harmanlayıp kendine ve bütün nesillere nakledici olmuşlar. Yalana tenezzül eden, saygısız ve her şeyi negatifleştiren insanlardan uzak, daha ziyade kendi hedeflerindeki yolda seyrü sülük etmiştir. Yollarına çıkan taşları tek tek temizleyip gülistan misali güzelleştirip berraklaştırmışlar. Güzel bir yere varılana kadar hatalar art arda fazlasıyla olabilir. Bu insanın hedefe ulaşamayacağı anlamına gelmez. Aksine zirveye engin bir tecrübeyle ulaşmasını sağlar.
Bu sebeple kişinin hata yapma korkusu her zaman onu büyük başarıdan alıkoyar. Hata yapılacağını kabullenip, kusurların daha iyiye götüreceğini bilmeliyiz. Aslında kaybederken kazanırız. Bu sebeple ki engeller, stresler, sınavlar ayağımıza değen en büyük fırsatlardır. İnsanoğlu çaresiz iken daha fazla üretken olur.
Yolumuzdaki Engeller
Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacak?. Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde. "Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral. Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı. "Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır."