Kasaplardan Abuşoğlu ve Halepli olarak anılan iki kişi hafızamda gizli kalmış. Bunlardan Abuşoğlu’nun dükkânı Şehitler Caddesinde Ağa Caminin yanındaydı.

Abuşoğlu semt kasabıydı; aynı zamanda kebapçıydı da.

Ağa Cami civardaki evlerde oturanların et ihtiyacını Abuşoğlu giderirdi. Öğleye doğru hazır olarak yaptığı lahmacunları esnaf tüketirdi; lahmacundan yağlar şıpır, şıpır damlardı.

xxx

Halepli’nin dükkânı Kasaphanede’ydi. Kasaphane, şimdi turistik amaç olarak kullanılıyor.

Kasaphanedeki diğer kasapların etleri, çengellerde gövde, gövde asılı dururken, Halepli’nin eti saat 09.00’a kalmaz, biterdi.

Eti Halep usulü verirdi. Az yağlı kıyma istediğinizde, kara eti ayrı yağını ayrı çeker, karıştırmadan, öylece verirdi.

Halepli, Acele Peşin Celil Germeyan’ın kayınpederiydi.

xxx

Uzunçarşı’nın bir numaralı kebapçısı İmam Usta (İmam Çağdaş) idi. Zayıf, uzun boylu, şen-şakrak biriydi.

Müşterilerinin hepsinin adını bilir, dükkâna giren müşterisine ismiyle hitap ederdi. Eti şişe kendisi saplar, bir işçisi de pişirirdi.

Sabahları yaptığı beyran, erken saatlerde biterdi.

Baklava yapmazdı.

Talat Çağdaş oğlu, Burhan Çağdaş da torunudur. Bugün baba oğul Uzunçarşı’da kebap, baklava ve çeşitlerini müşterilerine sunmaktadırlar.

“Çağdaş” marka olmuştur; ünü Gaziantep’i aşmıştır.

xxx

Karagöz’de Kebapçı Süleyman (Süleyman İyikesici) bu zanaatının yanı sıra besicilik de yapardı. Kebapçıların içinde en zengin olanıydı.

xxx

Kemikli Bedestenin tam karşısındaki Ocak’lara ait vakfın bir dükkanında Tahsin’in Oğlu kebapçılık yapardı. Tahsin’in Oğlu’nun sabahları yaptığı Beyran çok leziz olurdu. İki ekmekle bir kap beyran 35 kuruştu. 1949-1950 yılında Gaziantep’te Ticaret Lisesi açılmıştı. Okula giderken arkadaşım Ökkeş Bahri Şahin ile bu dükkânda çok beyran yemişizdir.

Tahsin’in Oğlu sonra dükkânını Kemikli Betesten’in yanındaki daha büyük bir dükkâna taşımıştır. Ölümünden sonra dükkânı oğlu çalıştırmıştır.

xxx

Şehirde belli başlı iki kırtasiyeci vardı; Samlı Mehmet’in kunduracılar Çarşısındaki Binbir Çeşit mağazası ve Arasa da Kitapçı Sait’in dükkânı.

Binbir Çeşit Mağazasında kırtasiyenin yanında başka şeylerde satılırdı; plak, oda spreyi, mercek, saat, zincir gibi eşyalar.

Dükkânın tam karşısındaki Emir Ali Hanına bazen kamyonlar girerdi. Cadde dar olduğu için kamyonların 5-6 manevra yapması zorunluydu. Manevra sırasında Binbir Çeşit Mağazasının vitrin camı sık, sık kırılırdı. Bunu önlemek için Mehmet Samlı kamyonların hana girişlerinde dışarı çıkar, takip ederdi.

xxx

Kitapçı Sait’in dükkânı, Kadı Kasteli’nde, şimdi yerinde havuz olan bölgedeydi. Kırtasiyenin yanı sıra Kitapçı Sait, okul kitapları da satardı; genel olarak ilkokul kitaplarını.

Başında kasket şapka, esmer, zayıf yapılı biriydi.

xxx

Pancarlı’nın suyu, şehir şebekesine bağlanmadan önce her ev suyunu ya kuyudan ya da gane dediğimiz evden eve geçen havuz suyundan sağlardı.

Havuzlara su, pişirilmiş topraktan yapılmış künklerle gelirdi. Bazen bu künkler kırıldığında tamir işiyle Kanevetçiler uğraşırdı. Hemen, hemen her mahallenin bir kanevetçisi vardı. Cevizlice, Suyabatmaz, Kozluca mahallelerinin kanevetcisi, Kanevetci Abdullah idi.

(Devam edecek)