Şark Bülbülü lakabı ile anılan Diyarbakırlı Celal Güzelses “Yaş Ağıdı” türküsünde şöyle der:

            Bir güzel ki on yaşına girince

            Gonca güldür, henüz açılır.

            On birinde gonca diye koklarlar,

            On ikide elma deyip saklarlar,

On üçünde cevrü cefa çekerler

On dördünde hamre şekere benzer.

            ***

On beşinde güzelliğin çağıdır,

On altıda gören aklın dağıtır,

On yedide göğsü cennet bağıdır

Uzanır kameti selviye benzer.

            ***

On sekizde hem artırır zarını,

On dokuzda terk eylemiş arını,

Yirmisinde gözetir şikarını

 Zincirden kopmuş aslana benzer.

            ***

Yirmi beşte bıyıkları burulur,

Otuzunda akan sular durulur,

Otuz beşte hep günahlar sorulur

Yalana karışmış irfana benzer.

            ***

Kırk yaşında gazel dökülür bağlar,

Kırk beşinde günahlarına ağlar,

Ellisinde insanlara bel bağlar

Dağ başına çökmüş dumana benzer.

            ***

Elli beşte sızı iner dizine,

Altmışında duman çöker gözüne,

Altmış beşte hiç bakılmaz yüzüne

Ahireti görmüş Sübhane benzer.

            ***

Altmış beşten sonra beller bükülür,

Bütün damarlardan kanlar çekilir,

Gel gel diye toprak çağırır

Geldi geçti şimdi yalana benzer.

***

Ağıtın bu dizelerini okuyunca, geçmişteki ortalama yaş ile günümüzdekini yaş ortalamasını düşünür oldum.

Gerçekte günümüzde insan ömrünün arttığını görüyoruz. Dedem 55, babam 54 yaşlarında vefat etmişlerdi. Bugün kendime ve etrafımdakilere bakıyorum, eskiye göre insan ömrü bir hayli uzamıştır.

Şarkbülbülü, Kırk yaşına gelenlerin gazele döndüğünü; ellisinde yardıma muhtaç hale geldiğini; elli beş, atmış yaşlarında ayak ağrılarının başladığını, göze katarak indiğini; altmış beş ve sonrası için bellerin büküldüğünü, toprağın çağırdığını söylüyor.

Bugün bunların hepsi genelde daha ileriki yaşlarda görülüyor.

Sözün özü, inşam ömrü uzamıştır.