İlişkilerde en çok dillendirilen beklenti ‘’ sadakat’’tir. Güvenin temeli, huzurun harcı, aidiyetin en saf hali… Ama ne gariptir ki, bu en yüksek beklentiyi koyanların birçoğu, kendi hayatında en çok çiğnedikleri değeri, sadakat yapar. Yani ‘’benden şüphe etme, ama ben istediğim gibi flört ederim’’ mantığıyla hareket ederler.
Oysa sadakat sadece bir beklenti değil, bir duruştur. Kendin göstermediğin bir bağlılığı, başkasından istemek çelişkiden öte, düpedüz ikiyüzlülüktür.
Çünkü güven tek taraflı yaşanmaz; güven bir köprü gibidir, iki ucu da sağlam değilse en ufak adımda yıkılır.
Üstelik sadakatsiz bir insanın sadık birine denk gelmesi büyük bir şanstır. Fakat çoğu zaman kıymetini bilmezler. Kendi iç huzursuzluklarını, doyumsuzluklarını, tatminsizliklerini ilişkiye taşır, karşılarındaki sadakati bir hak gibi görürler.
Hâlbuki sadık bir insan, bir mücevherdir. Parıl parıl parlar ama değerini bilmeyen için sıradan bir taş gibi görünür.
Sadakati hak etmeyenlerin en çok sadakat beklediği bu çağda, asıl tuhaf olan karşı tarafın bu çelişkiye sessiz kalmasıdır. Çünkü sadakatsizliğe ses çıkarmak her seferinde kendini kaybetmektir.
Sadakat istemek kolaydır, sadık olmak zordur.
Kendi yüreğinde sadakat yokken, karşısındakinden güven beklemek en ucuz ikiyüzlülüktür.
Ve unutma: Sadakati hak etmeyen, bir gün en sadık kalbi bile kaybetmeye mahkûmdur.