Geçen hafta güzel bir Antakya gezisi yaptım. Geziye sabah muhteşem denmese de çok güzel karın doyuran yöresel bir kahvaltı ile başladık. Özellikle zeytin salatası çok iyiydi. Bir de ne peyniri olduğunu bilmediğim kiremitte eritilmiş peynir vardı ki şu an diyecek hiçbir şey bulamadım. Aslında buldum ama buraya yazmadım.
Kahvaltıdan sonra arkeoloji müzesine gittik. Antakyalı arkadaşımızın dediğine göre dünyanın en büyük müzelerinden biriymiş. Bana da pek inandırıcı gelmemişti ama ne yaparsın, inanmak durumundaydım. Orada bu topraklar üzerindeki kehanetlerimin doğruluğu yolunda kuvvetli bir emare buldum. Oradaki o emare beni bayağı sarsmıştı bu topraklar hakkında. Olay şuydu;
Oradaki mitolojik tanrılar hakkındaki heykelleri gezerken gözüme bir “tanrı” çarptı. Adı Hades olan bu “tanrı” bakın ne yapmış. Kronos’la Rheia’nın oğlu, yeraltındaki ölüler ülkesinin “tanrı”sı Hades, Aidoneus ve Plüton adlarıyla da bilinir. Görünmez anlamına gelen hades adı, hem tanrının kendisi, hem de egemen olduğu ölüler ülkesi için kullanılır. Hades’in bir özelliği kendisini görünmez kılan başlığıdır. Hades üstüne anlatılan tek efsane Demeter’in kızı Persephone’yi zorla kaçırmasıdır.
Beni sarsan olay işte bu; bir “tanrı”nın kız kaçırması. Yahu kardeşim sen nasıl bir “tanrı”sın, senin hiç utanman arlanman yok mu, senin hiç yüzün kızarmaz mı, sana annen baban hiç terbiye vermedi mi, birde pişkin pişkin ortada geziyorsun ben “tanrı”yım diye. Senin gibi tanrı olmaz olsun. Bir “tanrı” başka bir “tanrı”nın kızına yan gözle bakar mı? Tamam kardeşim sende bir “tanrı”sın sende gönlünü kaptırabilirsin de zorla kız kaçırmak nedir yahu. Ne bileyim git bir çiçek al, çikolatanı yaptır kiskibar, takım elbiseyi çek en lacivertinden, anneni babanı al efendi gibi iste kızı. Eşkıya mısın sen? Ha vermediler mi kızı, sana kız mı yok, aslan gibi “tanrı”sın, mesleğini de eline almışsın, sigorta mı sigortada vardır şimdi sende , oh mis, hayır yani Persephone de güzel kız olsa, yüzünde meymenet yok, hiç olmadı Esra Erol’da evlendiririz seni. Azıcık edepli olsan ne olurdu yani şimdi. Sen bir “tanrı”sın efendi olman lazım, şanına yakışır şekilde hareket etmen lazım. “Tanrı”sın sen “tanrı”.
Ne güzel düşüncelerle gittiğim Antakya’dan geriye bir “tanrı”nın zamparalığının kalması gerçekten üzücü bir şey. Sinirlerim bozuldu, ya sen bir “tanrı”sın. Bu toprakların “tanrı”sı eşkıya gibi kız kaçırırsa gerisi ne yapar, ne kaçırır sen hesap ediver. Hayır kardeşim de biraz utanmak iyidir. Hep birlikte utanmak dileğiyle.