Öğretmen, devletin eğitim politikasını uygulamaya koyan, uygulama sonuçlarıyla politikaları etkileyen, uzmanlık çalışmaları ve araştırmalardan yararlanan, aynı zamanda bu çalışmalarla iç içe olup onlara katkı sağlayan önemli bir kişidir. (Varış, 1973).

Kaliteli öğretmen ihtiyacı, başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere dünya genelinde önemli bir sorundur; birçok ulusal ve uluslararası kuruluş bu konuda çeşitli kapsamlı çalışmalar yürütmektedir. Bunun nedeni, öğretmenin niteliği ve başarısının arttıkça, eğitim sisteminin de niteliği ve başarısının da doğrudan artmasıdır. Ülkelerin her alandaki başarısı eğitimin kalitesiyle, eğitimin kalitesi de öğretmenin niteliği ile doğru orantılıdır. Öğrenci performansı açısından oldukça başarılı ülkelerdeki eğitim sistemlerinin en temel ortak özelliğinin nitelikli öğretmen olduğu tespit edilmiştir (Varış, Kabaran, Bilgin, 2014).

MEB, her yıl yayınladığı ‘İdare Faaliyet Raporu’nda, Kurumsal Kapasitenin Geliştirilmesi başlığı altında insan kaynaklarının geliştirilmesi ile ilgili amaç ve hedeflere yer vermektedir. Bu anlamda 2015 yılı raporunda şu amacı belirlemiştir;

-Bakanlığın insan gücü planlamasını gelecek projeksiyonlarına dayandıran ve insan kaynaklarının ülke genelinde dengeli dağılımını sağlayan, liyakat ve kariyeri esas alan, dış değişime duyarlı iç dönüşümü sağlayıcı ve mevzuatla sürekliliği sağlanan bir insan kaynakları yönetimi sistemi kurmak.

Bu amacı gerçekleştirmek için belirlenen hedeflerin hiçbirinde, öğretmenlerin niteliğinin arttırılması için akademik eğitime yönlendirme ve özendirme gibi bir hedef bulunmamaktadır. Bu, düşündürücü bir durumdur. Bu olumsuz duruma ek olarak, yüksek lisans ve doktora eğitimi yapan öğretmenlerin özlük haklarında da ciddi bir özendirici durum bulunmamaktadır.

Bu durumda öğretmenlerin kendi alanlarında yüksek lisans ve doktora eğitimi yaparak uzmanlaşmaları tamamen kendi çaba ve taleplerinin sonucudur, diyebiliriz.

Bu anlamda MEB personelinin yıllar itibarıyla eğitim durumuna bakacak olursak, özellikle yüksek lisans eğitiminin yavaş da olsa artmakta olduğu bir durumla karşılaşırız (MEB, 2016);

Personelin yıllar itibarıyla öğrenim durumuna göre dağılımı (Yüksek lisans-doktora)

 

2012

2013

2014

2015  

Oran (2015)

Doktora

898

891

954

1052

0,10

Yüksek Lisans (Tezli)

 

56 770

31 789

33 206

35 101

3,7

Yüksek Lisans(Tezsiz)

31 562

37 167

42 656

4,0

 

Tablo değerlendirildiğinde; doktora eğitimi alan personelin özellikle 2015 yılınca ciddi bir artış gösterdiği, yüksek lisans eğitimin ise tezsiz yüksek lisans eğitiminde daha fazla olmak üzere önemli bir artış hızına ulaştığı görülmektedir.

Sayı olarak yüksek görünmesine rağmen, MEB personeli içinde doktoralı ve yüksek lisanlı öğretmenlerin, genel personele oranının çok düşük düzeylerde kaldığı görülmektedir.

Öğretmenin niteliğinin arttırılmasında, öğretmen yetiştirme politikaları ve uygulamaları, eğitim programları, öğretmen yetiştiren kurumlar, öğretmen adaylarının öğretmen yetiştirme programlarına kabul koşulları, öğretim süreleri, öğretmenlik uygulamaları, öğretmenlik mesleğine atanma koşulları ve öğretmenlik mesleğinin statüsü gibi etkenlerin yanında önemli etkenlerden birisi de, öğretmenlerin yüksek lisans ve doktora eğitimi yapmasının sağlanması, hatta özendirilmesidir. MEB’in bu konuda acilen adım atması gerektiğini düşünüyoruz.

Kaynaklar

AYKAÇ, N. KABARAN, H(2014) BİLGİN, H. TÜRKİYE’DE VE BAZI AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDEKİ ÖĞRETMEN YETİŞTİRME UYGULAMALARININ KARŞILAŞTIRILMALI OLARAK İNCELENMESİ

MEB (2016) sgb.meb.gov.tr/meb_iys.2016.29061209_2015darefaalyetraporu.pdf Erişim Tarihi: 19.03.2016

VARIŞ, Fatma (1973). Eğitimde  program araştırmaları. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi.