“Gizli Savaşların” Ortasında Bir Ülke: Türkiye
GİRİŞ: SAVAŞLAR DEĞİŞTİ, CEPHELER ARTIK HARİTA ÜSTÜNDE DEĞİL
Eskiden savaşlar ordularla yapılırdı. Tanklar, tüfekler, siperler... Bugün ise bir savaş sabahı, bir ülkede 20 generalin evinde sessizlikle başlıyor. Ne füze izleri var ne tank paletleri… Sadece algı, zeka, istihbarat ve psikolojik yıkım.
Son olarak İsrail’in İran’a yönelik gerçekleştirdiği büyük suikast ve hava saldırısı, artık savaşın tanımının değiştiğini ve gizli savaşların Ortadoğu’yu yeniden şekillendirdiğini ortaya koydu.
Bu gelişme yalnızca İran’ı ilgilendirmiyor. Türkiye’nin güvenliği, duruşu, ittifakları ve ordusu da bu gölge savaşın tam ortasında sınanacak.
TARİHSEL ARKA PLAN: DERİN OYUNLARIN TOPRAĞI ORTADOĞU
Ortadoğu, tarih boyunca açık savaşlardan çok gizli operasyonlara, darbeye, suikasta ve vekalet savaşlarına sahne oldu:
- 1953 İran Darbesi: İngiliz ve Amerikan istihbaratı (MI6 ve CIA), seçilmiş başbakan Musaddık'ı devirdi. İran halkı bunu 30 yıl sonra anlayabildi.
- 1980’lerde Lübnan İç Savaşı: Mossad ve diğer servisler Beyrut’ta onlarca kez operasyon yürüttü. Liderler birer birer yok edildi.
- Irak 2003: ABD’nin Irak’a girmeden önce yürüttüğü psikolojik harp, 10 yıllık bir hazırlıkla gerçekleşti.
- Hizbullah ve Mossad arasındaki karşılıklı suikastlar, defalarca Ortadoğu haritasını değiştirdi.
Şimdi sahne, yine İran. Ama teknoloji, strateji ve istihbarat araçları artık farklı.
OLUMLU YANLAR: TÜRKİYE İÇİN ÇIKARILACAK DERSLER
- İstihbaratın Önemi: Türkiye’nin MİT başta olmak üzere dış ve iç istihbaratını yeni dönemin savaş biçimlerine göre yeniden yapılandırması gerektiği çok açık.
- SİHA Gücünün Kıymeti: Türk SİHA'larının ihracat başarısı kadar, sınırsız ve hedefe dayalı stratejik kullanım kapasitesi geliştirmesi gerekiyor.
- Savunma Ağlarının Güncellenmesi: Kritik komutanlar, bilim insanları ve karar vericilerin korunması adına Türkiye savunma protokollerini gözden geçirmeli.
- Jeopolitik Uyanıklık: İran-İsrail çatışması Türkiye’yi dolaylı veya doğrudan etkileyebilir. Türkiye'nin tarafsız değil, hazırlıklı olması gerekir.
OLUMSUZ YANLAR: BİR SAVAŞA SÜRÜKLENME TEHLİKESİ
- Yayılma Riski: Bu çatışma bölgesel bir savaşa dönüşebilir. Ve Türkiye coğrafi olarak ilk etkilenecek ülkelerden biri olur.
- Psikolojik Etki: Türkiye kamuoyu, bilgi bombardımanına açık hale gelmiş durumda. Algı operasyonlarına karşı toplumsal bağışıklık zayıflıyor.
- Gizli Tehditler: İç güvenlik zaafları, başka ülkelerin Türkiye’de de benzer operasyonlar yapmasına zemin hazırlayabilir.
- Savaşın Türkiye’ye Sıçraması: İran’ın desteklediği milislerin Türkiye'de misilleme amacıyla harekete geçme riski göz ardı edilmemeli.
SONUÇ: TÜRKİYE KENDİ KALKANINI GÜÇLENDİRMELİDİR
İsrail’in İran içinde gerçekleştirdiği operasyon bir şeyin ilanıdır:
“Savaşın yeni dili artık gizlidir, hedef ise doğrudan liderliktir.”
Bu durum, bölge ülkelerinin yeni bir güvenlik mimarisi kurmasını zorunlu kılıyor.
Türkiye de bu mimaride zayıf bir halka değil, sağlam bir sütun olmalıdır.
Artık mesele sadece komşu ülkelerin savaşı değil; Türk ordusunun, milletinin, devletinin geleceğini güven altına alma meselesidir.
Bu bir refleks değil; strateji gerektirir.
OKUYUCUYA SORULAR
- Sizce yeni nesil savaşlar artık tanklarla mı yoksa yazılımlar, SİHA’lar ve suikastlarla mı yapılıyor?
- Türkiye, böyle bir saldırıya uğrasa yeterli karşı istihbarat refleksine sahip olduğunu düşünüyor musunuz?
- Komşu ülkelerdeki savaşlar Türkiye’yi ne ölçüde etkiler? Coğrafya kader midir, yoksa tedbir midir?
- Ulusal güvenlik meselesinde birey olarak sizin de bir sorumluluğunuz var mı?
- Türkiye sizce kendi güvenlik mimarisini kurdu mu, yoksa hâlâ dış politikasında savruluyor mu?