25 Aralık, Gaziantep için yalnızca bir kurtuluş günü değildir; bir şehrin onurunu, kararlılığını ve ortak vicdanını tarihe mühürlediği gündür. Düzenli ordusu olmayan, ağır silahlardan yoksun, yoklukla kuşatılmış bir halkın; teslimiyeti değil direnci seçtiği bu tarih, Anadolu’nun kader çizgisinde özel bir yere sahiptir. Gaziantep, işgal karşısında sadece silahla değil; ahlakla, dayanışmayla ve inançla direnmiş, şehir olmanın ne demek olduğunu tüm dünyaya göstermiştir. Bu nedenle 25 Aralık, geçmişte kalmış bir zafer değil; bugünü ve yarını anlamlandıran tarihsel bir pusuladır.

OLUMLU YANLAR

Gaziantep savunması, toplumsal birlikteliğin en güçlü örneklerinden birini ortaya koymuştur. Kadın, erkek, genç, yaşlı ayrımı olmaksızın herkesin aynı hedefte birleşmesi; şehir kültürünün ne kadar derin bir temele sahip olduğunu göstermiştir. Bu direniş, bireysel kahramanlıkların ötesinde kolektif aklın ve ortak sorumluluğun başarısıdır. 25 Aralık, Gaziantep’e yalnızca “Gazi” unvanını kazandırmamış; aynı zamanda direnmenin, vazgeçmemenin ve haysiyetle ayakta durmanın sembolü olmuştur. Bugün bu miras, şehrin ekonomik, kültürel ve sosyal dinamizminin arkasındaki görünmez güçlerden biridir.

OLUMSUZ YANLAR

Ancak zaman ilerledikçe, bu tarihsel bilinçte aşınmalar yaşandığı da inkâr edilemez. 25 Aralık, kimi zaman sadece protokol konuşmalarına sıkıştırılan, ruhu eksik bırakılan bir anma gününe dönüşebilmektedir. Yeni kuşakların bu direnişi yalnızca birkaç satırlık tarih bilgisi olarak öğrenmesi; mücadelenin ahlaki ve psikolojik boyutunun yeterince aktarılmaması önemli bir eksikliktir. Ayrıca kurtuluşun arkasındaki fedakârlık, yoksulluk ve bedel gerçeği anlatılmadığında; özgürlüğün değeri de doğal olarak sıradanlaşmaktadır. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün dediği gibi “Onlar yalnız Gaziantep’i değil Türkiyeyide kurtardılar”

SONUÇ

25 Aralık, Gaziantep için bir bitiş değil; bir karakter beyanıdır. Bu tarih, “imkânsız” denilen şartlar altında bile bir şehrin kaderini değiştirebileceğini göstermiştir. Bugün özgürce yaşanılan her sokak, her meydan, her ev; o gün verilen mücadelenin sessiz tanığıdır. Bu nedenle 25 Aralık’ı anmak, geçmişe saygıdan öte; bugüne karşı sorumluluk almaktır. Çünkü bir şehri ayakta tutan şey sadece binalar değil, hafızadır.

PSİKOLOJİK PERSPEKTİF

Toplumsal travmalar ve direniş hikâyeleri, şehirlerin kolektif psikolojisini şekillendirir. Gaziantep savunması, kuşaklar boyunca aktarılan güçlü bir direnç ve özgüven duygusu üretmiştir. Bu tür tarihsel deneyimler, toplumlara zor zamanlarda dayanma kapasitesi kazandırır. Ancak bu hafıza canlı tutulmadığında, yerini ilgisizliğe ve duyarsızlığa bırakabilir. 25 Aralık’ın ruhunu anlamak; bireylere yalnızca gurur değil, sorumluluk da yükler. Çünkü özgürlük, miras olarak devralınır ama bilinçle korunur.

UYGULAMAYA DÖNÜK ÖNERİLER

• 25 Aralık anlatıları, sadece askerî başarı üzerinden değil; sivil direniş ve ahlaki duruş üzerinden de ele alınmalıdır.
• Okullarda bu tarih, ezber bilgi değil; karakter ve değer eğitimi bağlamında işlenmelidir.
• Yerel medya ve yayın organları, 25 Aralık’ı yılda bir hatırlanan bir gün olmaktan çıkarıp sürekli bir bilinç alanına dönüştürmelidir.
• Aile içinde bu tarih, çocuklara bir bayramdan çok bir sorumluluk bilinciyle aktarılmalıdır.

OKUYUCUYA SORULAR

⦁ Bugün sahip olduğumuz özgürlüğün hangi bedellerle kazanıldığını ne kadar düşünüyoruz?
⦁ 25 Aralık’ı anarken, onun bizden beklediği ahlaki duruşu günlük hayatımıza yansıtıyor muyuz?
⦁ Bir şehrin hafızası zayıflarsa, geleceği ne kadar sağlam olabilir?
⦁ Gaziantep savunmasından bugüne taşımamız gereken en temel değer sizce hangisidir?