Mümkün değil?

Neyimi, kimimi?

Günümüz siyasetçilerini…

Ülke anlaşılmaz bir kaosun içine düşmüş debeleniyor… Ama kimin umurunda?

CHP…

Seçimlerden önce başlayan dedikodu kazanı halen fokur fokur kaynamaya devem ediyor.

İçlerinden bir akil adam çıkıp da: “Siz ne yapıyorsunuz, yahu?” demiyor.

Sözde, baş muhalefet partisi…

Sözde; iktidara yanlışlarından dolayı, yanlış yapıyorsun arkadaş diyerek ülke için yanlış olanlara mani olmak!

Ama kendi içlerindeki hesaplaşma hırsı gözlerini öylesine kör etmiş ki, gerçek olan hiçbir şeyi, hiçbir olayı ve de kendilerine düşen görevlerini, mecburiyetlerini göremiyorlar

Yazık!

Seçimlerden önce başlayan dedikodu kazanı halen devam ediyor.

Ve muhalifler ki, özellikle AKP’liler bu durumdan öyle memnunlar, öyle memnunlar ki; zevkten dört köşe: “CHP’ye KAYYUM ATANMALI” diyecek kadar Atatürk’ün partisini alaya alıyor, gözden düşürmeye çalışıyor!

Neden?

Nedeni, CHP muhaliflerinin yapamadıklarını aslanlar gibi CHP’liyim diyen kendi içlerindeki hizipçiler, bozguncular yapıyor.

Ülkede bir yandan önlenemeyen ekonomik yıkılımlar,

Diğer bir yandan ABD ahalisinin ve dünyanın başına bela olan, bir deli ve bu delinin ülkemize karşı kullandığı tehditkâr dil,

Diğer bir yandan da ülke yönetiminde olagelen rejim değişime uyum sağlama ve nedenlerini anlam uğraşları…

Ama bütün bunlar CHP’liyim diye ahkâm kesenlerin umurunda mı?

Onların derdi, “illa bizim dediğimiz olacak. Biz tükürdüğümüz tükürüğü yalamayız.”

Kimi “erken kurultay” için imza verenlerin imzalarının kabul görmemesi üzerine kimilerinin gaz’ına gelerek; “mahkemeye gideceğim.”

Demeleri…

Size bu kelamları söyletenler ileriden sizi zevkle izleyerek, kıs kıs gülüyorlar. Ne Şam’ın şeker, ne Arap’ın yüzü diyerek kendilerini ak sütten çıkmış kaşık gibi göstermeye çalışıyorlar

Yazık!

Bir parti felsefesinin dışında yeni bir felsefi oluşumla siyasi arenamızda boy gösteren İYİ PARTİ kurucuları…

Yahu sizler bu partiyi bu günkü durumuna getirmek için gece gündüz çalışmadınız mı?

Çalıştınız!

Durup dururken size umut bağlayanları hüsrana uğratmak, neyin nesi?

Kimilerinin eline nasıl bir malzeme verdiğinizin, olacağı buydu, dedirttiğinizin, kıh kıh güldürdüğünüzün farkında mısınız?

Hele hele ayrıldığınız parti yöneticilerinin sizlerin bu şekilde pes etmenizden dolayı nasıl alaya aldığını hiç düşündünüz mü?

Beyler kurduğunuz, emek verdiğiniz partiniz daha kundakta çocuk. Büyümesi için emek vermeniz, çaba göstermeniz, hastalandığında (başarısızlıkta) sabahlara kadar şikâyet etmeden uykusuz kalmanız gerekmez mi?

Gerekir.

Sizler aynı fikirdaşlar olarak bu yola çıkmadınız mı?

Yazık etmeyin emeğinize…

Külfetsiz başarı olmaz, olursa da pek lezzetli olmaz ve de başarıya götürmez.

Beyler…

Var olan haksızlıkları, problemlerinizi kendi içinizde ki; hepiniz yeri düştüğünde “akil insanlar” olarak, insanların sizlere akıl danıştıkları kişilersiniz…

Kendinizi bir kapris uğruna teşhir etmeyin, emeğiniz heba etmeyin…

Size gönül verenleri hüsrana uğratmayın!

Yazık etmeyin!