Eskiden hayat çok daha sınırlıydı. Mahallede birini gördün mü, o senin için dünyanın en güzel kızı ya da en yakışıklı erkeğiydi. Çünkü gözünün önünde bir tane vardı. İmkân azdı ama hisler derindi. ‘’O mu, bu mu?’’ diye seçenekler arasında kaybolmazdın. Aşk, bir kişiye ait olmayı, bir yereğe ağlanmayı bilirdi.
Bugün ise sosyal medya, insanlara hiç bitmeyen bir vitrin sundu. Ayşeler, Mehmetler, tanımadığımız yüzler, hiç oturup konuşmadığımız insanlar hayatımıza ‘’bir ihtimal’’ olarak girebiliyor. Ve işte en büyük tehlike burada başlıyor: İhtimaller.
Çünkü insanın zihnine yerleşen ‘’ daha iyisi vardır’’ algısı, elindekini değersizleştiriyor. Bir adım ileri gitmek, emek vermek, bağ kurmak yerine ‘’belki başka biri çıkar’’ diye bekleniyor. Oysa sosyal medyanın sunduğu bu sınırsızlık, aslında bir yanılsama. Oradaki yüzler, fotoğraflar, beğeniler gerçek bir bağın yerini tutamaz.
Aşk bir seçenek yarışması değildir. Aşk, kalbin durduğu yerde karar vermesidir. O yüzden sosyal medyanın sunduğu bu sonsuz ihtimaller, çoğu ilişkiyi çıkmaza sokuyor. Çünkü insanlar artık doyumsuzlaşıyor; biriyle yetinmeyi, birine bağlanmayı bilmiyor.
Gerçekten seven insanın gözünde zaten sadece bir kişi olur. Mahallede gördüğün kızın başka alternatifi yoktu; şimdi sosyal medyada gördüğün yüzlerin de olmamalı. Çünkü aşk, seçenekleri eleyip tek bir kişide kalabilmeyi bilmekle büyür.
Tokat gibi bir gerçek; sonsuz seçenek algısının olduğu yerde, sadakat ve bağlılık olmaz. Ve işte bu yüzden, sosyal medyadan çok kalbimizin içinde seçmeyi öğrenmemiz gerekir.
Çünkü günün sonunda aşk, seçeneklerin çokluğunda değil; tek bir kalpte bulduğun huzurdadır. Onlarca ihtimalin içinden birini seçip, gözlerini yalnızca ona çevirebildiğinde başlar gerçek sevda. Sosyal medya binlerce yüzü karşına çıkabilir ama kalbin sadece birine ‘’işte o’’ diyorsa, gerisi gürültüden, ucuzluktan ibarettir.