Şikâyetim var!

Bir zamanlar sevmek özeldi. Göz göze gelmek yetiyordu bazen, bir ‘’ben buradayım’’ sesiyle dünya güzelleşiyordu. İnsan sevdi mi kıymet bilirdi. Kıymeti bilinirdi. Varlığını anlamlı kılar, yokluğunda bile saygı gösterirdi.

Şimdi?

Artık aşk dediğiniz şey, bir uygulamada sağa kaydırılan bir yüz, birkaç mesajlık heyecan, sonrada sessizlik… Şimdiki aşklar sahte. Şimdiki aşklar kirli. Ne emek var ne sadakat, ne vicdan var ne de vefa… Kalpler değil artık, egolar birbirine yaklaşıyor. Ve insanlar birini değil, sadece kendilerini seviyor o ilişkilerde.
Aşkın içi boşaltıldı. Birlikte büyümek değil, birlikte tüketmek moda oldu. Sevgi, bir gösteri malzemesi, ilişkiler, sosyal medya vitrini… İçerisi bomboş. Yalnızlıkla baş edemeyenler, başkasının yalnızlığını istismar ediyor.

Bu yüzden artık kimseden büyük aşk hikâyeleri çıkmıyor. Çünkü kimse gerçekten sevmiyor. Çünkü aşk artık kirli ellerde oyuncak oldu. Ama hala temiz kalanlar var. Onlara düşen, kendini bu kirli döngüye kaptırmadan sevmek… Az ama gerçek. Sessiz ama derin. Yavaş ama içten.

Bir varmış bir yokmuş sevgiler çağına geldik.

Bugün ‘’sensiz yapamam’’ diyen, yarın seni hatırlamıyor bile. Bir gecede başlıyor ilişkiler, sabahında buharlaşıyor…
Ne geçmişin kıymeti kaldı, ne de geleceğe dair bir hayal.
Aşk, artık sadece anlık bir haz. Yüzeysellik üzerine kurulu bir dünya…
Kimse kimseyi tanımaya çalışmıyor; herkes bir şeyler tüketiyor sadece. Hisleri, insanları, umutları…
Ve sonra ‘’olmuyor’’ deyip gidiyorlar.

Kırılmalar mı?

Onlar artık sayılmıyor bile. Çünkü kimse kırdığını görmüyor. Vicdanlar susturulmuş, duygular otomatik pilota bağlanmış.
Bir varmış bir yokmuş…
Tıpkı çocukken dinlediğimiz masallar gibi.
Ama bu masalda prens yok, prenses yok, mutlu son hiç yok, yalnızca yarım kalmış cümleler, görülmemiş mesajlar, tutulmamış sözler var.
Yine de içimde küçük bir yer hala inanmak istiyor.
Belki bir gün, tekrar ‘’birlikte büyümek’’ isteyen insanlar çıkar karşımıza, karşınıza.
Belki o zaman sevgiler bir varmış bir de ‘’HEP’’ varmış olur…