Gelişmekte olan ülkelerin uluslararası veri takası platformlarında en önemli göstergesi ‘Ekonomik Büyüme’ rakamlarıdır. Gayri Safi Milli Hâsıla olarakta adlandırılan bu önemli gelişim dikkatle izlenir. Bilhassa hükümetlerin en önemli siyasi argümanlarından birini oluşturur. Ne kadar fazla büyüme kaydedilmişse hükümetin ekonomik icraatlarındaki başarı o denli iyi sayılır. Biraz rakamlara geçeceğim ama sizi rakamlara boğmak gibi bir amacım yok; sadece temel verilere şöyle hızlıca bakıp işin Felsefesine, Sosyolojisine, Psikolojisine geçeceğim.

2017 yılında Türkiye’nin büyüme rakamı 7.4. OECD ( İktisadi  İşbirliği ve  Gelişme Teşkilatı) ülkeleri olan, A.B.D., Almanya, Avustralya, Avusturya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsrail, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Japonya, Kanada, Kore, Lüksemburg, Macaristan, Meksika, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovak, Slovenya, Şili, Türkiye, Yeni Zelanda, Yunanistan’ın içinde olduğu ligte , 8.4 Büyüme hızı yakalayan  İrlanda’dan sonra ikinci sırayı almıştır.

Üretim Yöntemine göre ve cari fiyatlarla 104 Milyar 907 Milyon TL’lik bir Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla oluşturduk.  Amerikan Doları cinsinden 851 Milyar 46 Milyon dolar yapıyor ki 2016 rakamı 862 Milyar 744 Milyon dolardı. (Kur Etkisinden)

Kısaca Büyüme rakamlarını yazdık. Peki, Ülke olarak 7.4 büyüme rakamlarını yakalamamıza rağmen vatandaş olarak yaşam şartlarımızda gözle görülür ve hissedilir bir şekilde değişimler oldu mu? İşte burada sorunun cevabını başlığımızda ki ikinci kelimenin ne olduğunu bilmekle başlayalım.

İktisadi Büyüme, İktisadi Kalkınma Değildir!

Sanayi Devrimin ardından üretim araçlarında ve onlara egemen olma yarışında bir savaş başlamıştır. Bu askeri bir savaş değildi. Üretim biçimlerinde ve üretim araçlarında köklü değişimlerin yaşanması ve bunların sağladığı faydaların ülke insanlarına ve ülkelere getirdiği üstünlüktü. Bu gelişimi tasarlayan ve meydana getiren uluslar kalkınırken bu araçları ithal eden ülkeler geri kalınmış statüde oluyordu. Her ne kadar ihracat yapsalar da ihracat ettikleri tutarın elde edildiği kaynak ithalata dayalı bir araçtan kaynaklanıyordu. Örneğin, size 2 Milyon USD değerinde makine veriyor karşılığında bu değerin çok altında ürün alıyor ya da almıyor. Teknolojiyi üreten ve yüksek bir bedelle transfer eden ülkelerin, ülkelerine soktukları döviz ya da milli paranın oluşturduğu atmosfer mali rakamlara yansıyor dolayısıyla halkında günlük hayatına yansıyordu. Teknoloji ya da Katma Değerli ürünler transfer eden ülkelerin emekli insanların hayat kalitesine ve emeklilik planlarına bakınca bunu görebiliyoruz. Kalkınmakta olan ülke insanları bırakın emeklilik sonrası hayat şartlarındaki düzelmeyi çalışırken bile bu ‘iyi hal’i’ görmek mümkün değildir.

Asıl konumuza dönersek. Ekonomideki artış gösteren rakamlar eğer ülkenin Sosyo-Kültürel alanlarına yansımıyorsa sadece ‘Siyasi bir gösterge’ olarak kalır. Ekonomik büyüme pozitif anlamda bir iyileşmenin sadece ‘Niceliksel’ -yani ölçülebilen- bir boyutudur. Niteliksel boyutunu ise ‘İktisadi Kalkınma’ oluşturur. Ülke içinde biriktirdiğiniz sermaye-kar ve diğer değerleri milli bir gelir olarak tekrar o ülke vatandaşlarının hayatlarına veremediğiniz ölçüde kalkınma gerçekleşmeyecektir. Ve Kalkınma probleminin ‘Az Gelişmiş ülkelerde’ görülmesinin sebebi de budur.

İthal ikameyi Sanayi Ürünlerine ve Teknolojik Tasarımlarına geçirmiş ülkeler kalkınmakta ve vatandaşları daha iyi şartlarda yaşamaktadır.

Kalkınmanın en önemli indikatörleri, Eğitim, Sağlık, Adalet, Çevre, İnsan Haklarında vatandaşların karşılaştıkları durumlardır. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) 1990 yılından bu güne 200’ün üzerinde set ile ülkelerin kalkınmışlık düzeyini ölçmektedir. Günümüzde bu durumun ölçülmesinde kullanılan yöntem İnsani Gelişme (Human Development Index) Endeksidir. Bu endeks İktisadi ve Sosyal Gelişimi barından bir yöntemdir. Uzun ve Sağlıklı yaşam, Bilgiye Erişim ve Kabul Edilebilir Yaşam Standardı hesaplanmakta ve 0 ile 1 arasında değer verilmektedir. 1’e yakın olanlar iyi olarak değerlendirilmektedir. 2015 yılı hesaplamalarında 188 ülke yer almıştır. Çok iyi İnsani Gelişim Endeksine 51 ülke sahip olmuştur. Burada ilk sıraları Norveç(0,949), Avustralya(0,939) ve İsviçre(0,939) almıştır. İyi olan sınıfta 55 Ülke vardır. İlk sırayı Belarus(0,796) sonra Umman(0,796) almıştır. Türkiye burada 0,767 puan ile Dünya sıralamasında 71. Ülke kendi sınıfında 20. Ülke olmuştur. Son sırada Özbekistan(0,701) yer alıyor.  Orta halli sınıfta 41 ülke vardır. Moldova(0,699) ilk sıradadır. Düşük Gelişim sınıfında da 41 ülke yer alırken 188 ülke olarak en sonda Orta Afrika(0,352) Cumhuriyeti yer almıştır.

Türkiye’nin İnsani Kalkınmışlık Performansı:

1990

2000

2010

2011

2012

2013

2014

2015

0,576

0,653

0,737

0,750

0,754

0,759

0,764

0,767

Artış Hızı

13

13

2

1

1

1

-

 

Kadınların 2015 yılındaki gelişim endeksi 0,724 Erkeklerin ise 0,797’dir. Kadınların yaşamlarındaki erkeklerden kaynaklanan bir gelişim bağıntısını kurmak mümkündür. Kadıların ortalama yaşam süresi 78,7 iken Erkeklerin 72,3 olarak değer almıştır. Aslında yukarıda ismini zikrettiğimiz kalkınma programının raporunda çok daha fazla ayrıntılara yer verilmiştir.

Sonuç:

En basit aileden başlayalım. Evde çalışan sadece baba olsun. Babanın maaşında net olarak bir önceki yıla göre 7.4’lük bir artış oldu. Buradan yola çıkarak diyebilir miyiz ki ailenin yaşamında gözle görülür bir biçimde refah seviyesi artmıştır. Elbette ki hayır. Kira, Elektrik, Su, Doğalgaz, Mutfak Masrafları, Eğitim giderleri bir önceki yıla göre yerinde mi saydı? Bunlarda zam gördüler. Kaldı ki gelire yansıyan net zam tutarı ile giderlere yansıyan net zam tutarları aynı dahi olsa ailenin daha mutlu, huzurlu ya da sağlıklı olma göstergelerine yansıma durumu gölgede kalacaktır.

Herkesin bilgiye eşit ve saygın bir biçimde ulaşması, Adalet önünde hiçbir ayrımcılığa tutulmadan ve tam zamanında yargılanma, Sağlıklı bir çevrede yaşama ve Sağlığını korumada devletin tedbirleri, İş bulmada ve iş almada liyakat esaslarına dayalı adil bir sistemle var olma gibi tüm unsurlara bir ve bir arada ulaşılabiliyorsa o ülkede kalkınma söz konusu olacaktır.  Kalkınan ülkelerin insanları mutlu, huzurlu ve yarınlarından daha emin olarak hayatlarına devam ederler. Suç oranları düşer. Siyasi Kargaşalar azalır. Demokrasi kelimenin ifade ettiği tam anlamıyla kendine yer bulur.

Kalkınan ülkenin insanları Siyaseti para kazanma, ihaleleri yandaşlarına kazandırma, Saygınlık kazanma gibi sebeplerle yapmak yerine Halka daha iyi bir yaşam sunmak üzere yapmak isterler. Mutlu ve huzurlu insanlar kazanma hırslarından daha kolay kurtulurlar. Kendileri yükseğe çıkmak uğruna şeytani planlarla en yakınlarını diskalifiye etmezler.