Malhıtanın kımızı mercimek olduğunu biliyoruz. Kırmızı mercimekle yapılan yemeğe de malhıtalı aş diyoruz.
Pilav değildir malhıtalı aş.
Cıvıktır ama çorba da değildir.
Yemektir o. Malhıtalı aş’tır.
***
Kilisliler “müceddere” derler ona.
Kilis ilimizin zeytinyağı boldur. Yoksulunun da varsılının da evinde bulunur bu emsalsiz yağ.
Varsılın zeytinlikleri vardır, o yüzden teneke teneke girer evine.
Yoksul ise ağaçtan zeytin tanesi toplar. Ücret yerine zeytin tanesi verirler ona. O da bir şekilde zeytinyağına dönüştürür bunları.
Zeytinyağı bol olan Kilisli de her yemeğinde olduğu gibi “müceddere”de de bol zeytinyağı kullanır. O yüzden sağlıklı olsalar gerek Kilisliler.
***
Derler ki, iki Kilisli konuşuyordu.
Biri dedi ki:
“Dün ağşam ne yidiniz ağo?”
“Müceddere yidik ağo.”
“Nasıl, yağlı mıydı bari?”
“Ne doorsun ağo, yağı sakalımdan akordu.”
Tanıdığım tanımadığım tüm Kilislilere selam olsun. Hüseyin Toprak şair yazarıma iki kere selam olsun.
Telefon etsinler eve. Yengeler müceddere yapsınlar da, yağları sakallarından aka aka afiyetle yesinler.
***
Nasıl yapılır malhıtalhı aş?
Kırmızı mercimeği, taneleri iyice kaynatırlar. Kimileri un bulamacına dönüşünceye dek kaynatır. Bizde o kadar fazla kanatmazlar. Diri diri kalır malhıtalar az buçuk.
İstanbullular malhtayı kanattıktan sonra daha bir de süzerler.
Aha! Gitti güzelim malhıtanın özü-gözü…
Neyse, biz babamızın okuduğuna, anamızın dokuduğuna bakalım.
Kıvamına gelen malhıtanın bulunduğu tencereye bulgur, suyu azsa su eklenir. Ancak pişmiş aşa su katılamayacağından ekleyeceğimiz suyun sıcak olması gerek.
Anacığım su miktarını anlatırken, “kaşık bulgurun içinde dik duracak kadar olmalı suyu” derdi ama ben bunu bir türlü beceremedim. Onun dediği gibi az su koyduğumda yemeğin dibi yandı, tencerenin dibini tuttu.
O yüzden tencerelerimin dibi yanık yanıktır hep. Halkımın yüreği gibi…
Yemeği hafif ateşte 15-20 dakika kadar pişirdikten sonra yağını çalarsın.
Yağ çalma işi sizin bildiğinizi çalmalardan değil.
Yağı tavada ısıtırsınız, içine ince doğranmış soğanı koyup pembeleşinceye kadar kızartırsınız. Bu işlem bitince de malhıtalı aşınıza katar, biraz karıştırırsınız.
Karıştırın karıştırın korkmayın. Pirinç gibi nazenin değildir bulgur. Pirinci fazla karıştırırsan lapa olur ama dirençlidir, dayanıklıdır bulgur.
Yine halkım gibi…. diyeceğim ama dilim varmıyor. Sömürüle sömürüle direnci, dayanıklılığı mı kaldı gariplerimin.
Kalan son güçlerini de seçimden seçime, kendilerinin anasını ağlatan partilere oy vermekte kullanır bunlar.
Neyse politikayı bırakalım da aşımıza bakalım.
Malhıtalı aşımız pişti. Haydi, soğumadan tabaklara ağzımızı, dilimizi, boğazımızı yaka yaka afiyetle yiyelim.
Hangi afiyetlese artık. Ötekiler kebabı, köfteyi, kuzu haşlamayı götürürken biz malhıtalı aşa talimi südürelim.
İstersen sürdürme. Başkası geçer mi ki eline?