Değerli Dostlarım,

Yeni yılınız kutlu olsun! Dilerim 2020 yılında tüm hayalleriniz gerçekleşir!

2019’un bu son gününde duygusal zekadan bahsedeceğiz. EQ dediğimiz, sıklıkla duyduğumuz, içeriğini tam da anlayamadığımız dolayısıyla bir türlü bir sonuca ulaştıramadığımız meşhur EQ konusu. Bakalım bugün sizinle paylaşacaklarım bir nebze de olsa size duygularınızın yönetimiyle ve duygularınızı size hizmet eder şekle dönüştürmekle ilgili fikir verecek mi?

Geçtiğimiz birkaç haftaki yazılarımdan hatırlayacaksınız. İçsel Benlik İşletim Sistemimiz; varlık durumumuz, yani doğuştan gelen “Çıplak Ben”imiz üzerine kurulu. Çıplak Ben’imiz üzerine, yaşam boyunca karakterimiz ve çervemizin etkisiyle belli bir zihniyet yapısı geliştiriyoruz. Bu, öğrenen zihniyet ve yargılayan zihniyet olarak 2’ye ayrılıyor. Zihniyetimiz doğrultusunda etrafımızda olan olayları zihnimizde anlamlandırmaya başlıyoruz. Anlamlandırırken inançlarımız ve varsayımlarımızdan destek alıyoruz. Zihnimiz olaylara anlam yükleme işlemini tamamladığında, yüklediğimiz anlamlar duygularımızı tetikliyor. Ve oluşan bu duygular ve düşüncelerle kendimize has bir davranış şekli geliştiriyor ve bir takım eylemler yapmayı seçiyoruz.

Bu silsile içerisinde düşüncelerimiz ve duygularımız sürekli etkileşim halinde. Duygularımıza sürekli dikkat etmesek de onlar bizim sürekli bir parçamız. Duygularımız, hangi eylemleri seçeceğimizi ve dolayısıyla yaşamımızda yaratacağımız sonuçları etkiliyorlar.

Profesyonel yaşamımızda duygularımızın önemi ile ilgili sizinle Hendrie Weisinger’in aşağıdaki düşüncelerini paylaşmak isterim:

“Duygular...... işyerinde önemli bir rol oynar. Öfkeden sevince, hayal kırıklığından memnuniyete, ofiste her gün sizin ve başkalarının duygularıyla karşılaşırsınız. Tam da duygusal zeka tanımıyla ilgili anlatmak istediğimiz gibi, buradaki anahtar nokta, duygularınızı zekice kullanmaktır. Duygularınızın sizin için, sizin iradeniz dahilinde çalışması için onları, daha iyi sonuçlar alabileceğiniz araçlar olarak, davranışlarınızı ve düşüncelerinizi yönlendirmekte yardımcı olarak kullanın.”

Buradan Sally Carr’ın düşüncelerine geçelim. Sally Carr diyor ki:

“Korku duygusunu ne kadar bırakırsak, içimizdeki sevgi, neşe ve canlılık kaynaklarımızdan yararlanmak için o kadar özgür oluruz.”

Korku veya endişe gibi düşük frekanslı duyguların performansımıza ve öğrenme yeteneğimize olumsuz etkileri olacağı aşikar. Üstelik bu duygular keyif ve mutluluğumuza da ket vuruyor. Yaşamdaki etkinliğimizi ve mutluluğumuzu arttırmanın yolu, duygularımızdan kaçıp onları bastırmak yerine onları tanımamızdan geçiyor. Olumsuz duygular hissettiğimiz vakit aşağıdaki adımları uygulamak, bizi daha olumlu bir duygu durumuna taşıyabilir:

1. Adım: Herhangi bir olay karşısında olumsuz duygular seline kapıldığınızda öncelikle durup bu duyguların farkına varın. Bu duygularınızı tarif edin. Lütfen bastırmayın. Olumsuz duygularınızı bastırmak, daha sonra daha büyük duygusal patlamalar yaşamanıza sebebiyet verebilir.

2. Adım: Hangi olayların bu olumsuz duyguları tetiklediği üzerine düşünün.

3. Adım: Bu olaylarla ilgili inanç kalıplarınızı ve varsayımlarınızı tespit edin.

4. Adım: Bu inanç kalıplarınızın ve varsayımlarınızın size ne kadar hizmet ettiğini (veya köstek olduğunu) değerlendirin. Söz konusu olaya farklı bir inanç penceresinden veya varsayımdan baksaydınız yine bu kadar olumsuz duygulara kapılır mıydınız?

5. Adım: Şimdi yaşadığınız olayı yeni inanç ve varsayım pencerenizden tekrar değerlendirdiğinizde ne görüyorsunuz? Duygu durumunuz biraz daha pozitife evrildi mi? En azından sakinleştiniz mi?

İş ortamı olsun, özel yaşantımız olsun, gün içerisinde şu veya bu şekilde güçlü derecede olumsuz duygular yaşıyoruz ve yaşamaya devam edeceğiz. İnsan doğasının matematiği böyle. Bu tür duygulara karşı rahatlığımızı arttırmamız gerekir. Kendi düşünce tarzımızın bu duygusal açılımlara nasıl sebebiyet verdiğini görmeye başladığımız noktada duygularımızın kontrolünü ele geçirebilir ve onları bize hizmet eder şekilde kullanabiliriz. Olumsuz duygularımızı tarifleyip onları tanımaya başladığımız an, içimizdeki sevgi, neşe ve canlılık kaynaklarına ulaşabilmeye başlarız. Bu kaynaklara erişim, yaşamdaki performansımızı büyük bir hızla arttıracaktır.

“Kendisinin nasıl hissettiği hakkında hiçbir fikri olmayanlar, çevrelerindeki kişilerin ne hissettiğini anlamaktan tamamen acizdirler.”
                                                Daniel Goleman

Duygularınızı daha iyi tanıdığınız ve onlarla kucaklaştığınız bir 2020 dilerim!

Sağlıcakla,