Bir zamanlar bahar gibiydim. Herkese, her şeye açan bir kalbim vardı. Bir gülüşe umut, bir söze güven, bir dokunuşa inanç besleyen yanım. Ama sonra… Sonra yapraklar sarardı içimde. Mevsim değişti. Ve ben, Ekim gibi soğudum.

Artık ne sıcaklığım var, ne de herkese yeten halim. Bir zamanlar ‘’her şeyimi veririm’’ dediğim insanlar, şimdi bir yaprak misali döküldüler hayatımdan. Ne ses ettim, ne arkasından baktım. Çünkü anladım; bazıları giderken sessizliğiyle bile huzur bırakıyor insanda.

Artık kimseye kendimi anlatma çabam yok. Herkesin hak ettiği kadar varım. Yorulmadan, kırılmadan, zorlamadan. Kimsenin kalbinde yer açmaya çalışmıyorum. Çünkü her toprak çiçek açtırmıyor. Bazı zeminler, sadece kurutuyor köklerini insanın.

Ve ben, Ekim gibi oldum. Soğudum ama güzelliğimi yitirmedim. Sessizim ama içimde hala derin bir dinginlik var. Kiminle konuşmam gerektiğini, kime susmam gerektiğini öğrendim. Beni kaybedenlerin artık bulamayacağı bir ben oldum.

Ekim rüzgârı gibiyim şimdi… Ne uğruna savruluyorum, ne birine tutunuyorum. Sadece gereksiz yaprakları döküyorum. Çünkü bazen büyümenin en sessiz hali, soğumaktır.