Son yıllarda Türkiye ekonomisinin gündemini en çok meşgul eden konulardan biri, faiz ve kar transferleri… Bu kavramlar, çoğu zaman sadece finans çevrelerinin veya ekonomi gazetelerinin tartıştığı teknik meseleler gibi görünse de aslında milyonlarca vatandaşın hayatını dolaylı yoldan doğrudan etkiliyor. Özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde ve döviz kurlarında yaşanan dalgalanmalarla birlikte, faiz ve kar transferlerinin ekonomiye ve topluma olan yansımaları daha görünür hale geliyor.

Faiz Transferleri: Yurt Dışına Akan Kaynak

Faiz transferleri, Türkiye’nin borçlanma maliyetleri üzerinden yurt dışına aktarılan kaynakları ifade ediyor. Devletin ve özel sektörün yabancı para cinsinden borçlanması, ödenen faizlerle birlikte önemli bir döviz çıkışı anlamına geliyor. Örneğin son on yılda Türkiye, kamu ve özel sektör borçları için milyarlarca dolar faiz ödemesi gerçekleştirdi. Bu durum, cari açığın finansmanı açısından büyük bir baskı unsuru yaratıyor. Yani, üretim veya istihdam yerine sadece borç ödemelerine ayrılan kaynak, ekonominin iç dinamiklerini kısıtlayabiliyor.

Faiz transferlerinin bir başka boyutu da yerli yatırımcı açısından ortaya çıkıyor. Yüksek faiz oranları, tasarruf sahiplerini bankalara veya devlet tahvillerine yönlendiriyor. Bu durum, üretim ve yatırımı finanse etmesi gereken özel sektör için kaynak sıkışıklığı yaratabiliyor. Sonuç olarak, ekonomik büyümenin kalitesi düşüyor, büyüme çoğu zaman borçlanmaya dayalı kısa vadeli bir ivme ile sınırlı kalıyor.
Kar Transferleri: Yabancı Sermayenin Getirisi

Kar transferleri ise, yabancı yatırımcıların Türkiye’de elde ettikleri kârları kendi ülkelerine transfer etmesi anlamına geliyor. Özellikle bankacılık, enerji, telekomünikasyon ve perakende sektörlerinde faaliyet gösteren yabancı şirketler, elde ettikleri kârın önemli bir kısmını yurtdışına çıkarıyor. Bu durum, döviz rezervleri üzerinde baskı oluştururken, ekonomideki sermaye birikiminin yerli üretime dönüşmesini engelleyebiliyor.

Kar transferlerinin etkileri yalnızca makroekonomik göstergelerle sınırlı değil. Uzun vadede yerli şirketlerin rekabet gücünü azaltıyor ve teknoloji transferinin sınırlı kalmasına yol açıyor. Yani yabancı sermaye, kısa vadeli yatırımlar ve istihdam yaratırken, uzun vadede kârlarını yurtdışına transfer ederek Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir kalkınmasına katkısını sınırlayabiliyor.

Denge Sorunu ve Politikaların Rolü

Faiz ve kar transferlerinin yarattığı sorun, esas olarak Türkiye’nin dış kaynak bağımlılığıyla bağlantılı. Yüksek borç ve sermaye girişleri, ekonomiyi dış şoklara karşı kırılgan hale getiriyor. Öte yandan, yüksek faiz politikaları kısa vadeli sermaye girişlerini teşvik ederken, uzun vadede üretim ve yatırımı sınırlıyor. Dolayısıyla, faiz ve kar transferlerinin boyutunu azaltmak için ekonomik politikaların dengeli biçimde yönetilmesi gerekiyor.

Uzmanlar, çözümün yerli tasarruf ve yatırımı artırmaktan geçtiğini vurguluyor. Özellikle devlet tahvillerinde uygulanan faiz politikalarının yanı sıra, üretim ve ihracatı teşvik eden politikaların devreye alınması gerekiyor. Ayrıca, yabancı sermayenin kâr transferlerini sınırlandırmak yerine, bu sermayenin Türkiye ekonomisinin stratejik sektörlerine daha uzun vadeli yatırım yapması teşvik edilebilir. Böylece hem döviz çıkışı sınırlanabilir hem de yerli üretim desteklenebilir.

Ekonomik Etkiler ve Toplumsal Yansımalar

Faiz ve kar transferlerinin yarattığı döviz çıkışı, enflasyon ve fiyat istikrarı üzerinde doğrudan etkili oluyor. Döviz rezervlerinin azalması, para biriminin değer kaybına yol açarken, maliyetler artıyor ve halkın alım gücü düşüyor. Özellikle sabit gelirli vatandaşlar, bu durumdan en çok etkilenen grup olarak öne çıkıyor. Aynı zamanda, kamu borçlarının faiz ödemelerine ayrılması, sağlık, eğitim ve altyapı gibi kritik hizmetlere ayrılabilecek kaynakları kısıtlıyor.

Ekonomistler, faiz ve kar transferlerini azaltmanın uzun vadeli büyüme ve kalkınma için kritik olduğunu belirtiyor. Bu yaklaşım, sadece maliye politikası ve merkez bankası araçlarıyla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda yerli üretim, tasarruf kültürü, teknoloji yatırımları ve ihracat stratejileri ile bütünleşik bir ekonomik planlama gerektiriyor.

Sonuç: Sessiz Ama Etkili Bir Yük

Faiz ve kar transferleri, ekonomi literatüründe teknik bir konu gibi görünse de aslında toplumun her kesimini dolaylı yoldan etkileyen bir gerçeklik. Yurt dışına akan kaynaklar hem yatırım hem de üretim fırsatlarını sınırlıyor; döviz çıkışı, fiyat istikrarını tehdit ediyor; yüksek faiz politikaları ise iç piyasada kaynak dengesini bozuyor. Türkiye’nin bu sessiz yükten kurtulması için, makroekonomik politikaların dikkatle yönetilmesi ve yerli tasarruf ile yatırımların güçlendirilmesi gerekiyor.

Ekonomi yönetimi ve toplum, bu yükün farkında olmalı ve yalnızca borçlanma ve yabancı sermaye bağımlılığı ile değil, üretim ve istihdam odaklı bir yaklaşım ile uzun vadeli çözümler geliştirmeli. Faiz ve kar transferlerinin görünmez bedeli, ancak bu tür bütüncül politikalarla azaltılabilir.

ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar