2012 Şubatının başlarında yitirmiştik sevgili İnsan Göğüş’ümüzü. Altı ay önce… Ardından bir yazı yazmıştım. Bu yazım Değerli Ustam Bilge Balta’nın eline geç geçmiş olmalı.

Alınca yazımı sitesinde yayınlamış, altına da kendi duyumsamalarını eklemiş. Benim yazıyı bir iki ekle birlikte ustamızın yazısını da katarak sizlerle paylaşmak istedim.

YAKIN BİR DOSTU KAYBETMEK NASIL BİR ŞEY?/FEV

Cemal Süreya, altın şiirlerinden birinde “bir en yakını yitirmenin acısını” şöyle dizelendirir:

“Sizin hiç babanız öldü mü?

Benim bir kere öldü, kör oldum.

Yıkadılar, aldılar, götürdüler.

Babamdan ummazdım bunu kör oldum (…)

Bu sabah keyifli uyandım.

Hiçbir şeyin bu keyfimi kaçırabileceğini düşünmüyordum. Şeytan dürttü, Oğuz Amcamızın kızı yazar Zülal Göğüş’ü arayacağım tuttu. Ondan aldığım haber, son zamanlarda duyduğum en kötü haberdi.

Ağabeyi İhsan Göğüş’ü yitirmişlerdi. Cenaze namazı bugün (Perşembe) saat 12.00’de, öğle namazının ardından Ulucami’de kılınacaktı.

Hastalanmıştı. Yatıyordu. “Gidip ziyaret edeyim,” diye kuruyordum onu. Bir iki şaka yapayım, güldüreyim solgun yüzünü. Heyhat, o yok artık. Azrail’in işini bu kadar çabuk bitireceği nereden aklıma gelirdi?

Sevecen bir insandı. Herkese, her şeye hoşgörüyle bakardı. Kimseye öfkelendiğini, sesini yükselttiğini duymadım hiç. Hep bağışlayıcı oldu.

Onu çok sevilen bir arkadaş olarak yüreğimin üstüne yerleştirmemin çeşitli nedenleri var. Çocukluk arkadaşımdır. Oğuz Göğüş’ün sevgili oğludur. Gaziantep’te herkesin sevdiği, saydığı biridir. Dahası meslektaşımdır. Uzun yıllar gazetecilik yapmıştır.

Neyse ki gazeteciliğin, yağcılık yapmadığın sürece karın doyuracak bir meslek olmadığını o hepimizden önce keşfedip, bu meslekle yolunu ayırmıştı.

Adı İhsan Göğüş’tü ama kimliğinde Ali İhsan Göğüş diye yazardı. “Yazar Zeynep Göğüş hatunun babası, Bakan Ali İhsan Göğüş’le karıştırmasınlar” diye ben onu babasının adıyla çağırırdım: İhsan Oğuz Göğüş… Bu yakıştırmam hoşuna da giderdi.

Ama artık hiçbir şey hoşuna gidemeyecek onun. Çünkü artık her şey bitti. Gülemeyecek, ağlayamayacak; ağlatabilecek sadece.

Tanrı böyle güzel insanlara bir ayrıcalık tanısa, onların canını almak üzere Azrail’i biraz geççe yollasa kıyamet mi kopar sanki?

Sık sık buluşmasak da, görüşemesek de sen vardın ya, bunu düşünmek bile yeterdi dostlarına. Şimdi sensiz bir yaşam ne kadar iyi olabilir, bilmiyorum Sevgili İhsan Göğüş?

Gittiğin yer aydınlık olsun sevgili dostum. Fevzi Günenç, 15.2.2012

Bu yazımın yayınlanmasının ardından bir kaç ortak dostumuz aradı. İhsan’ın ikinci bir adının daha olduğunu söylediler. Meğer tam adı İhsan Nejat Göğüş’müş bu güzel arkadaşımızın.

Ben neden duymamışım şimdiye kadar? Sanırım İhsan hiç kullanmadı o Nijat adını da ondan olmalı.

Nereden geldi bu Nejat adı İhsan’a diye düşündüm. İhsan’ın babasının adı Mahmut Oğuz Göğüş. Nejat şiiri de bilindiği gibi Recaizade Mahmud Ekrem’in.

Sanırım şairlik aileye dededen geliyor. Dede, oğlunun adını şairden alıyor, torununa da şairin genç yaşta yitirdiği oğlu Nijad için yaktığı ağıt-şiirinin adını yakıştırıyor.

Sırası gelmişken isterseniz Recaizade’nin o ünlü şiirini de paylaşalım:

AH NİJAD!

Hasret beni cayır cayır yakarken
Bedenimde buzdan bir el yürüyor.
Hayaline çılgın çılgın bakarken
Kapanası gözümü kan bürüyor.

Dağda kırda rasgetirsem bir dere
Gözyaşlarım akıtarak çağlarım.
Yollardaki ufak ufak izlere
Senin sanıp bakar bakar ağlarım.

Güneş güler, kuşlar uçar havada,
Uyanırlar nazlı nazlı çiçekler..
Yalnız mısın o karanlık yuvada?
Yok mu seni bir kayırır, bir bekler?

Can isterken hasret odiyle yansın,
Varlık beni alil alil sürüyor.
Bu kaygıya yürek nasıl dayansın?
Bedenciğin topraklarda çürüyor!

Bu ayrılık bana yaman geldi pek,
Ruhum hasta, kırık kolum kanadım.
Ya gel bana, ya oraya beni çek,
Gözüm nuru oğulcuğum, Nijad'ım!

Aşağıdaki de duyarlı üstadımız Haydi Balta’nın İhsan Nezat Göğüş için yazdığı yazı:

İHSAN GÖĞÜŞ İÇİN…

Her ölüm beni etkiler.

Hele ölen tanıdık olursa,

Bütün hücrelerim titrer…

 

Uzun boylu, sırım gibi, güler yüzlü…

Böyle anımsarım ben İhsan Göğüş’ü…

 

Rüzgar  gibi yürür geçerdi caddeden…

Pervası yoktu kimseden…

 

Sanırım Gazetecilik Okulu’nu bitirmişti.

Gençliği, yoksulluk ve zorluk içinde geçmişti.

Bu durumunu hiçbir zaman dile getirmemişti.

 

Kendisinden küçük iki erkek kardeşi vardı.

Birinin adı Kemal, diğerinin adı Fetullah, üçüncüsününki i’tı

Hepsiyle de Halkevi’nde birlikte tiyatro çalışmaları yapmıştık.

 

Üçü de birbirinden efendi, olgun kişiler…

Dostum, Gazetecibaşı, güler yüzlü Oğuz Göğüş’e benzer.

 

Sanırım kimseyi incitmedi.

Babası gibi,

Yükünü kendi taşır idi.

 

Seksen bir yaşındayım şimdi.

Bu seksen yıllık ömür geçti gitti,

Bir düş gibi…

 

Bu düş içinde bir de İhsan Göğüş geldi geçti…

Şimdi o da ölümsüzlüğü seçti…

 

Çocuklarına, eşine,

Başsağlığı dilerim,

Güzel kardeşlerine…

 

Anıları önünde saygı ile eğilirim…

Ölüm karşısında,

Ne diyebilirim…

 

Işıklar içinde yatsın,

Allah,

Kardeşlerini bize bağışlasın… Av. Hayri Balta, 15.2.2012”