Yazar klavyenin başına oturmuş ya nasip demiş...Geçtiğimiz haftanın son gününde Suriye'de bir jetimiz düşmese bu hafta toplumsal bir yaramızdan (kentsel dönüşümden) bahsedecek idik...

Cuma günü Malatya'dan havalanan ve keşif icra ettiği bildirilen bir hava savaş unsurumuzla Hatay'ın güneybatısında iken telsiz ve radar irtibatının kesildiği Genel Kurmay Başkanlığımızın web sayfasından bildirilmiş. Açıklama sadece bu kadar. Ancak 23 Haziran tarihli tüm gazete manşetleri "Suriye düşürdü" diye yazdı, günahı vebali yazanların boynuna ya "Suriye de doğruladı" diye yazan bile vardı.

Bir olay üzerine deliller, bilgiler, belgeler toplanmadan değerlendirme yapmak, hissiyattan öte geçmez. Bu sebeple de gerçek adına birşey ifade etmez ve daha da önemlisi "asıl noktayı" kaçırmamıza sebep olur.

Burada hava kuvvetlerimize ait bir savaş unsurumuz Suriye tarafından düşürülmüş olsa bile sorgulanması gereken husus "way Suriye savaş uçağımızı nasıl düşürür, tiz haddi bildirile" değildir. Sorgulanması gereken husus, bir (iki olduğu da yazılıyor) savaş unsurumuzun TBMM KARARI OLMAKSIZIN yabancı ülke karasularına nasıl gittiği/gönderildiğidir. Savaşa sebep aranıp durulduğu bir sırada uluslararası hukuka göre Suriye lehine haklı bir savaş sebebi olşturulurken, "jetimizi düşürürsün ha, gösteririz sana, NATO'yu da alıp geliyoruz" derseniz, gerek Suriye gerekse uluslararası toplum size "NATO'nu da al git" der...

Ucu her nereye varırsa varsın ve her kime ulaşırsa ulaşsın, TBMM kararı olmadan bir savaş unsurunu bir komşu ülke sınırları içerisine sokanlar muhakkak tesbit olunmalı ve gereken yargılama yapılmalıdır.

Biz bu filmin, 1. Dünya Savaşında İngiliz donanmasından kaçıp boğazları geçen, sonra da Yavuz ve Midilli adı ile Rus sahillerinin topa tutulması ile seyretmemiş ve milyonlarca şehidle sonuçlandığını kan ağlayarak seyretmemiş miydik Allah aşkına?

Mavi Marmara'ya uluslararası sularda yapılan meşur ve meş'um saldırı karşısında saldırgandan özür ve tazminat bekleyenler, konu "kendi haksız fiilimizle maruz kaldığımız" Suriye olunca NATO'yu da alıp girme hevesindeler, j/etimiz, budumuzu cümle aleme gösterdiklerinin farkına varmadan...

Etkisi onlarca yıl sürecek mezhep/etnik çatışma demek olan Suriye'ye müdahaleye karşı olduğumuzu, çözümün sünnisi, şiisiyle, alevisi, caferisiyle, Kürdü, Türkü, Arabıyla... oluşturulacak sağduyulu bir ittifak zemininden geçtiğini bir kez daha hatırlatmış olalım...