Ölüm!...
Bir gerçek.
Hayatın şaşmaz, inkâr edilemeyen bir gerçeği.
Yaşadığımız bu dünya da, ya da – şimdilik bilemiyoruz, belki de – yaşam olan başka dünyalarda hayata gelen, tüm canlıların tadacağı kurtuluşu olmayan bir acı! Ölün, bir ayrılış olduğu için biz acı diyoruz. Beklide hiç sanmadığımız kadar güzel, tatlı bir şey!
Şimdi size iki ayrı ölümün bilmecesini anlatmaya çalışacağım.
Orta yaşlarda çok candan, çok sevecen ve de sosyal bir kadın.
Kocasından çok uzun yıllar önce ayrılmış; tek bir oğluyla yıllarca yaşam mücadelesi vermiş muhterem bir ana. Oğlunu bin bir müşkülatla okutmuş subay yapmış ve görev yerine; git, vatana millete hizmet et diye göndermiş yalnız yaşayan vefakâr bir ana.
Geçtiğimiz hafta cuma günü, Cumartesigünü temizlik için çağırdığı kadına hazırlık olarak ‘dolma’ yapmış buzdolabına koymuş. Kadının kullanacağı temizlik malzemelerini hazırlamış masanın üzerine onları da koymuş. Aynı gün, usulen bir de şekerini ölçtürmek için teşhisine inandığı bir bayan doktorun çalıştığı özel hastaneye kendi ayağıyla gitmiş. Kadının ağrısı yok, sızısı yok, sancısı yok.
Hastanede konulan teşhis: Zatürree!
Hemen hastaneye yatması gerektiği söylenerek, hastaneye alınmış. Daha sonra doktorlar yoğun bakıma alınmasını gerekli görmüş. Bunun üzerine, kendinin bir doktor akrabasıyla temasa geçilmiş. Gittiği özel hastanenin yoğun bakım ünitesinde yer olmadığı için akrabası olan doktor kendini bir başka özel hastanenin yoğun bakım ünitesine naklettirmiş.
Ve mukadder olan ölümbir anda gelmiş…
Allah rahmet eylesin. İyi bir anne iyi bir dosttu!
Burada ölüm beklenmediği için öyle yoğun bir çaba sarf edilmemiş. Zaten böyle bir çaba gerekse buna imkanı da yok turdu.
Bilmece bu.
Kendi ayağıyla ölümüne gitmiş!
***
Gerçek kişiliğini tanımama imkân yok. Çünkü onu yakinen tanımak için ülke de söz sahibi olan, bir sanayici olmak gerekir.
Ancak hakkında yazılan, çizilen, söylenenlere bakılırsa iyi bir insanmış.
Anlamışsınızdır, Mustafa V Koç’tan bahsediyorum.
Bu zat sabahleyin sabah sporu yaparken kalp krizi geçiriyor ve derhal İstanbul’un en güvenilir, en saygın özel hastanelerinden birisisine kaldırılıyor.
Kaldırıldığı özek hastane de iki saat gibi bir süre hayata döndürmek için çalışılıyor. Netice alınmayınca – herhalde – daha donanımlı olan bir başka hastaneye naklediliyor ve bu hastanede de yine iki saat gibi bir süre yaşama geri döndürmek için çalışılıyor…
Heyhat!
Bu zatta yukarıda bahsettiğim ahbabımız hanımefendi gibi genç denecek bir yaşta vefat ediyor.
Allah rahmet eylesin.
***
İşte ölümün anlaşılmazlığı burada.
Servet, mal mülk sonsuz bir imkân ve olanak Mustafa V Koç’u yeniden hayata döndüremiyor.