Gazetelere bakınız: bir tek iyimser yazı var mı? Hayır, hayır, çökmeler, patlamalar, çarpışmalar dışında yok!
Neden? Bütün yurdu seller mi bastı?... Hepimiz döviz kaçakçısı mı olduk?... Türkiye kırk haramiler diyarı mı? Şu onarılan camiler, şu genişleyen caddeler, şu asfaltlanan yollar, şu deniz mavisine kavuşan şehir hep can sıkıcı, yüz buruşturucu, iç karartıcı şeyler mi?...
Niçin gülemiyor, niçin sevinemiyor, niçin alkışlayamıyoruz?
Geçen gün, iktidarın eli, Bursa çarşısında yananlara dokuz yüz dükkân dağıttı. Bu dokuz yüz dükkân, doksan günde yapılmıştır. Demek günde on dükkân! Hani ara sıra, ağzımız hayretle aralık, gazetelerde okuruz: Yedi dakikada bir otomobil, üç saatte bir gemi inşa edildi diye… Bu doksan günde kurulan dokuz yüz dükkân da bizim çalışma gücümüze göre böyle bir başarıdır. Düşününüz ki, biz, İstanbul’da yanan Adliye binasını doksan günde değil, doksan ayda da değil, yirmi yolda bile yapamadık!
Bu, iktidarın övülecek bir başarısı değil miydi? Elbet öyleydi… Ama güzel bir niyetle elime aldığım kalem parmaklarımın arasında taş kesildi. Onu, gönlümden geçen tatlı duygularla konuşturamadım.
Niçin mi? Siz, baskıyı sade yakası D.P. rozetli parti başkanı mı yapar sanıyorsunuz? Muhalefetin baskısı yok mudur? Okuyucunun, şu, adını bilmediğiniz, yüzünü görmediğiniz gizli kuvvettin baskısı yok mudur? Akşam öfkeyle susturduğunuz radyonun baskısı yok mudur? Miting meydanlarının, kongre küfürlerinin, nihayet kendimizin kendimize yaptığı bakı yok mudur?
Sen, Doğu Üniversitesinin açılış töreninde gazeteci tokatlayacaksın, ben seni alkışlayacağım!
Sen, İzmir kıyılarında Türk yazarlarına kalem bezirgânı diye bağıracaksın, ben seni öveceğim!
Sen, yetmiş beş liralık yahut yetmiş beş bin liralık karşılıksız çekle adam kandıracaksın, ben seni methedeceğim!
Sen, bir günde on basın davası açtıracaksın, ben seni canım diye bağrıma basacağım!
Sen, D.P. rozetini davul zurna ile karşılatacaksın, C.H.P. rozetini copla, dipçikle dağıtacaksın, ben sana kırk bir kere maşallah diyeceğim!
Sen, Kurtuluş Savaşının Garp Cephesi Kumandanına vatan haini diyeceksin, ben peh, peh, peh diye baba hindi gibi şişireceğim!
Nihayet, sen, daha dün tonu bin liralık kâğıdı mı önce iki bin yüz elli liraya, şimdi de iki bin yedi yüz liraya çıkartacaksın, ben sana avuçlarımı şaklatarak
Yaşşşşaaaa! Diyeceğim, öyle öylemi?... İlahi Demirkırat, aklınla çok yaşa! 12 Şubat 1959