Düşün

Osman Efendi bir sabah müthiş bir baş ağrısıyla uyanır. İlaç alır, geçmez. Bir iki gün bekler, ağrı devam eder. Doktor çağrılır. Doktor muayene eder, ağrı kesiciler verir, gider. Lakin Osman Efendinin baş ağrısı artarak sürer.Üstüne üstlük baş ağrısı yanı sıra gözleri de yaşarmaya baslar. Başka doktorlar çağrılır... Osman Efendi Uşak'ın ileri gelenlerindendir, ağrıyı kesene servet vaat eder.. Ağrı kesici iğnelerle zor ayakta duran Osman Efendi bu defa da apar topar yurtdışına götürülürHaftalarca hastanede kalınır, onlarca profesör konsültasyon yapar, testler tekrarlanır.

Sonuç:

Osman Efendiye teşhis konulamaz. Artık yerinden kalkamayan Osman Efendiye ağrı kesici iğneler verilir, ülkesine dönüp "dinlenmesi", daha doğrusu son günlerini -evinde- geçirmesi tavsiye edilir. Osman Efendi bitkin, aile perişan. "Kader" denilir, Uşak'a dönülür. Bir gün, hastanın keyfi gelsin diye, Osman Efendinin eski berberi Berber Mehmet çağrılır. Berber yataktan kalkamayan Osman Efendiyi tıraş  ederken, adamcağız derdini anlatır ve ölümü beklediğini söyler.  Berber Mehmet bir an düşünür. "Beyim?" der, "Sakın sizin burnunuzda kıl dönmüş olmasın" Bir bakar, "Hah işte der. "Kıl dönmüş." Osman Efendinin şaşkın bakışlarına aldırmaksızın çantasından cımbızı kaptığı gibi kılı çeker. Ev halkı Osman Efendinin köyü ayağa kaldıran çığlığıyla odaya koşar. Berber Mehmet, Osman Efendinin elinden zor alınır ve cımbızın ucunda tuttuğu yirmi santimlik kılla kapı dışarı edilir.

Osman Efendinin kanayan burnuna pansumanlar yapılır, kolonyalar koklatılır ve yaşlı adam tekrar yatağına yatırılır. Ertesi sabah Osman Efendi aylardır ilk defa rahat bir uykudan uyanır. Gözlerinin yaşarması geçmiştir. Baş ağrısından ise eser kalmamıştır. Dönen kılın sinire yürüyüp gittikçe uzayarak dayanılmaz ıstıraplara yol açtığını doktorlar ancak o zaman keşfeder. Çözümün bu kadar basit olabileceği kimsenin aklına gelmemiştir. Sapasağlam ayağa kalkan Osman Efendi, Berber Mehmet'i çağırtır  ve ona bir servet bağışlar.

BU YAZIDAN ÇIKARTILACAK SONUÇLAR :

1. Vergiden turizme, sosyal güvenlikten adalet reformuna kadar Berber Mehmet efendilerin fikirleri var, dinlemek gerek.

2. Bazen büyük sorunların çok basit çözümleri olur.

3. Burnundan kıl aldırtmayanların başı çok ağrıyabilir.

    //

Hisset

BİR SORU İŞARETİ

Bir kekik kokusu tüter sabahın seherinde

Denizde bir balık kayar, bir yıldız solar gökte

Ve sabah türkü gibi yayılır

Salyangozların izleri uzar toprakta

Otların arasında gider kaybolur

Bir salyangoz kadar olamadım, der şair

Ayak izlerimi tutmayan topraklarda yürüdüm

Unutmasını bilen kadınları sevdim

Trenle gece yarısı geçilen kentleri..

Şimdi bir soru işareti gibi kaldım şu dünyada.

Dokunup yaprakların üstüne düşmüş çiylere

Uzanıp gölgesine bir portakal ağacının

Kulak vererek cırcırböceklerinin sesine

Bu şiiri uyku haliyle yazdım

Akdeniz bir çaydanlık gibi fokurduyordu az ötede

Biraz sonra kalkıp yüzümü yıkarım artık

Sonra bir kitap okurum, ya da çiçekleri sularım.

 

              Ahmet ERHAN

//

Gülümse

Orası neresi?    

Telefon çalmaya başlayınca bekçi bakar ;

- alo buyurun

- Hüsamettin orada mı ?

-  Yok efendim

-  Ne zaman gelir acaba ? Bu soruya bekçi biraz gülerek cevaplar ;

- Allah bilir valla. Adam meraklanır ve sorar ;

-  Orası neresi ?

-  Karacaahmet mezarlığı

//

Kulağına küpe olsun

Sen kendini biliyorsan, bil ki kendini bilmezlerin söyledikleri anlamsızdır. Unutma; gereksiz eleştiri sadece gizli hayranlıktır.

Aytmatov