Ramazan'ı uğurlamaya başladık yavaştan. Geldiğinde nasıl geçecek diye dertlenirken, bir başladığını görüyoruz, bir de bitişini. Ben en çok, ortalama 17 saatlik açlık ve susuzluğa rağmen, sofrada bir sürü yiyecek, buz gibi su dururken sabırla ezanı bekleme anını özleyeceğim. Birde yardımlaşma ruhunu…
Ramazanda sosyal yardımlaşma önemlidir. “Komşusu aç iken, müminin tok dolaşması yakışık almaz” anlamındaki hadis, sosyal dayanışma duygusunu en çarpıcı bir biçimde gözler önüne sermektedir. Diğer taraftan bu konuda ilgisiz kalan müminler uyarılmaktadır.
Ramazan, yardımlaşmanın dayanışmanın, yaraları sarmanın, ihtiyaç içerisinde olanların dertleri ile dertlenmenin zirveye çıktığı bir aydır. İnsanlar her zaman cömert olmalı, paylaşmayı bilmeli.. Ramazan’da bu daha fazla önem kazıyor. 17 saatlik açlık, bedeni ve ruhu terbiye ediyor. Paylaşmayı, bir arada olmanın mutluluğunu yaşatıyor.
Oruç, fakirlere karşı yardım duygusunu geliştirir. Ramazan ayı boyunca aç ve susuz kalan insan, yüce Allah'ın ihsan ettiği sayısız nimetlerin kadrini bilir, O'na şükreder, açlığın ne demek olduğunu anlamak suretiyle de bunu devamlı tadan fakirlere yardım ellerini uzatır.
///
Hisset
AŞK
Sıfırda insancıl yaşamamız başladı
Sıfırda koptun kayboldun aradık
Sessiz ya da rüzgarlı kıyılardan
Sana seslendik kör kuyu
Yokluğun orda çiçeklerde
Dünya seninle de sensiz de aydınlık
Başka tutkularımız var beraber yalnız
Yokluğun orda yaşamamızda
Varlığın orda, yoksa gecelerimiz bizimdi
Ellerimizi bir yere koymayı bilirdik
Ağlamayı bilmezdik kendimizi öldürmeyi
Varlığın orda yaşamamızda
Gülten AKIN
///
Gülümse
Kendi Kulağını Isırmak
Hikâye bu ya, Hoca’nın kadılığında iki adam kulak davası için Hoca’nın huzuruna gelmiş. Adamlardan birinin kulağı ısırılmış ama kimin ısırdığı belli değil. Birisi diğerinin kulağını ısırdığını, hakkını alması gerektiğini iddia ediyormuş. Diğeri ise:
– Hayır, Hocam, diyormuş, o kendi kulağını ısırdı.
Diğeri ise isyan ediyormuş:
– İnsan kendi kulağını nasıl ısırsın?
Nasreddin Hoca, kimin kulağını kimin ısırdığına karar vermek için davayı ertesi güne ertelemiş. Eve gittiğinde gündüz ki kulak davası hatırına gelmiş. Bir eliyle kulağını tutup ısırmaya çalışmış. Yok bu kulağı yok öbür kulağı derken dengesini kaybedip yuvarlanmış. Ertesi gün kaşı gözü kan revan içinde mahkemeye gelmiş. Herifler geldiğinde kulağı ısırılmış olana:
– Evladım demiş, boşuna uğraşma, insan bırak kendi kulağını ısırmayı, kafasını bile yer!
///
Kulağına küpe olsun
Her şey incelikten, insan kalınlıktan kırılır.
Hz.Mevlana