Bir ulus, bir millet tarihiyle övünür, övünmeli de.

Bir yerde bu, milletlerin tarihlerine sahip çıkmalarıdır. Ancak bu da tarihin tümüne sahiplenmekle mümkündür.

Eğer tarihi yönetimler, skandal sayılacak bir yanlışla ulusunu, milletini rencide edecek bir olaya imza atmışlarsa ki; bu o ulusun, milletin tarihini ve tarihi gerçekleri inkâra yetmez.

 

***

 

Biz ulus olarak, millet olarak 1071’le de övünürüz, Osmanlıyla da övünürüz, Cumhuriyetle de övünürüz. Bunlarda ayırım yapmayız. Yapamayız. Yapmamalıyız.

 

***

 

Yalnız tarih, tarih olarak kalmalı. Günümüzün yarınları olmamalı. Yarınlarımıza adapte edilmemeli, buna çalışılmamalı.

Osmanlı dünya tarihinde iz bırakmış bir dönemdi ve yaşandı bitti. Şimdi bizim yapmamız gereken, Osmanlıların torunları olarak tarihteki dedelerimizle ve yaptıklarıyla gurur duymak.

Ama o günleri bu günlerde yaşama sevdasına düşmeden.

Çünkü dünyada çok şey değişti.

Size kolay bir örnek. Hem de o kadar uzaklara tarihin derinliklerine gitmeden. 50-60 sene önce yaşamış olan dedelerimiz, ninelerimiz mezarlarından kalksalar televizyon denilen kutuyu görseler ve spikerin “hava tahmin raporunu” dinleseler…

Bu gariplerin halleri nice olur?

 

***

 

Alpaslanları, Osmanlıları günümüzde yeniden yaşatmak yarınlarımıza hedef olarak koymak…

Günümüz felsefi anlayışıyla, teknolojisiyle ne derece örtüşür?

 

***

 

Cumhuriyetin – çok uzak olmamasına rağmen – getirdiklerinin bile bazı kesimlerce değiştirilmeye çalışıldığı bir dönem yaşanırken; 2071’in hedef seçilmesi bizi nereye götürür?

Cumhuriyetle gelen birçok haklar, özellikler günümüzde; günümüz koşullarına uymuyor diyerek değiştiriliyor, demode görülüyor.

 Amma her ne hikmetse Osmanlıdan, Selçukludan, 1071’ler den dem vuruluyor. O günlerden özlemle hasretle bahsediliyor…

 

***

 

Bizler ulus olarak, millet olarak tarihimizle atalarımızla, atalarımızın yaptıklarıyla dünya tarihinde iz bırakan icraatlarıyla övünmeliyiz, gurur duymalıyız.

Ama bütün bunlar tarihi yeniden yaşamamız demek olmamalı…

Yarınlarımız olmamalı…