Bu haslet insanlara bir Allah vergisidir.

 

***

 

Bizim bildiğimiz esnaf biraz kabadayı olur. Gözü gönlü tok olur.

 

***

 

Bayramın son üç günü, hastaneye giderek kan aldırıp tahlil neticesine göre ilaç almakla geçirdikten sonra, bayram ertesi erkenden hastaneye gittik. Hastanede işimiz saat 10 gibi bitti.

 

***

 

Yolumuzun üzerinde ki, “Değirmiçem Uzay Çatılı Pazarına” uğradım. Ayıptır söylemesi iyisinden bulabilirsem biraz Antep Domatesi alacağım.

Bir yerde orta halli Antep Domatesi vardı. Fiyatını dahi sormadım. Bir poşete üç beş tane iricesinden domates koyarak tarttırdım.

Dikkat:

Küçük Esnafla alış verişimiz şu şekilde bitti.

Poşeti tarttı, bana uzatırken 9 lira 90 kuruş dedi. Elimdeki 10 lirayı uzattım. Sanıyorum kallesinde 10 kuruş arıyordu.

Büyükçe bir erik büyüklüğünde bir domatesi alarak; “bununla 10 lira olsun” dedim.

Küçük esnaf: “O domates 10 kuruş olur mu?”

O an beynim sanki dondu. Sadece yüzüne bakakaldım. Ne diyeceğimi şaşırdım.

 

***

 

Galiba insanlar yaşlandıkça daha da tahammülsüz oluyor.  

Ancak ağzımdan şu sözlerin döküldüğünü fark ettim:

“Ayıp, ayıp esnafsın, esnaf biraz kabadayı olur.”

Cevap daha da ilginç:

“Benim esnaflığım böyle. İşine geliyorsa…”

 

***

 

Bu nasıl esnaflık?

Bildiğimiz kadarıyla esnafın gözü gönlü tok olur. Kabadayı olur. Kendi elleriyle sattığı maldan bir tane ya da birazcık ilave ederek böyle olsun der.

Ama ne yazık ki bu ahlakta uzaklara da, dünde kalmış…

 

***

 

“Benim esnaflığım böyle. İşine geliyorsa.”

Yok, işime gelmiyor.

Dedim ya, insan yaşlandıkça tahammülü de azalıyor.

Sözüm meclisten dışarı.

“Sana da , senin esnaflığına da lanet.” diyerek çekip oradan uzaklaştım. Bu arada elimdeki poşeti kaldırıp yere çarpacaktım.

Vazgeçtim.

 

***

 

Ne oldu bize?

Nasıl oldu da hallere geldik?

Esnafın müşteriyi nimet saydığı; müşteriyi kazanmak için, müşteriyi hoşnut etmek için elinden geleni yaptığı anlayışa, hoşgörüye ne oldu?

Müşteriyi burnuyla itmediği günler nerelerde?

Ne oldu bizim o saygın değerlerimize?