"Tuzağa saçtığın yem taneleri, cömertlik sayılmaz" Hz. Mevlana

 

Pişmanlık neredeyse genetik bir karakteristik özelliğimize dönüşme yolunda. Mal bulmuş mağribi gibi sarıldığımız çoğu eşya, fikir akımı, uygulama... sonucunda hep yanılan hep pişman olan biz oluyoruz. Bunun sebebi, sağlıklı düşünme ve doğru karar verme melekemizin yeterince gelişememiş olmasından, önümüze saçılan her yeme beleşte B vitamini var düsturuyla saldırmamızdan kaynaklanıyor.

Ekonomik hayatın vazgeçilmezi olarak gösterilen kredi kartı ve taksitli satışlarda duyduğumuz

- Kredi kartını x kere/kadar kullan y kadar bonus

- Konut kerdilerinde faiz neredeyse sıfıra düştü

- "Önce öl, sonra öde"

benzeri yemlere kanmayanımız sonra da içine düştüğü cendereden çıkış yolları aramayanımız yoktur.

Siyasi hayatın vazgeçilmezi partilerin seçim dönemi kullandıkları vaadleri saymaya gerek yok, "zübük" yeterince açıklıyor, seçim sonuçlarında ifade ettiğimiz pişmanlıkları da az çok biliyoruz.

Çoğumuz bu ve benzeri yemlerle önce yemlenip sonunda  pişmanlıkla yüzleşiriz. Kulağa hoş gelen, hayalini kurduğumuz "rahat bir yaşam"ı, çok iyi bildiklerinden bu hayalimizi istismar için tuzağı hep bu hayale göre kurarlar ve yemleri ona ulaşacak tarzda saçarlar.

Çoğu esnaf dükkanında gördüğümüz manalı bir tabloda "Hiç kimse bir şeyi daha kötü yapmadan daha ucuza satamaz, bir malın sadece fiyatına bakmak bazı hileleri peşinen kabul etmek demektir" yazar. Bu tablonun bile istismar edildiğine tanık olabilirsiniz.

Bu tuzağa düşme sebebini yazımızın başında belirttik. Çoğumuz sağlıklı düşünme ve doğru karar verme yeteneğine sahip değiliz. Hatta çoğumuz düşünme ve karar verme sistemimizi hiç sorgulamayız bile. Hepimiz kendimizden razıyızdır. Olayları, kampanyaları, organizasyonları, şahısları ... hasılı sonucu bize tesir eden her şeyi, başlangıçta çok iyi görünse de çok iyi analiz etmeden balıklama sahiplenmenin sonucu tuzağa düşmektir.