Hayat, insana en çok iki dönemde ders verir: Gençliğinde hızla koşarken ve yaşlılığında ağır ağır yürürken… Ne var ki çoğu zaman gençlik, bu yolda karşısına çıkan en değerli hazinenin farkına varmaz: Yaşlılarımızın bilgeliği, tecrübesi ve duası.

Bugün gençlere seslenmek istiyorum. Çünkü modern çağın telaşı, sosyal medyanın bitmek bilmeyen akışı ve hayatın koşuşturması, hepimizi biraz daha bencilleştirip biraz daha kendi dünyamıza kapatıyor. Oysa bir gün hepimiz yaşlanacağız; hepimiz yavaşlayacağız. Hepimiz bugün yanında koştuğumuz kişilerden bir adım geride kalacağız. İşte o zaman bugün ihmal ettiğimiz şeylerin ne kadar kıymetli olduğunu daha iyi anlayacağız.
Birçoğumuz, yaşlıları sadece “yaşını almış insanlar” olarak görüyoruz. Oysa onlar, bir ömrün toplamıdır. Bir annenin gençliği, bir babanın mücadelesi, bir dedenin nasihati, bir ninenin sabrıdırlar. Bizim göremediğimiz fırtınaları görmüş, bizim çekmediğimiz zorlukları çekmiş, biz yürümeye yeni başlarken bize yol açmış kişilerdir.
Şimdi onlar yavaşladığında, dizleri ağrıdığında, cümleleri daha ağır kurduğunda; biz de yavaşlamayı, dinlemeyi ve anlamayı öğrenmeliyiz. Çünkü onların bugünümüz için söylediği her söz, geleceğimiz için atılmış bir tohumdur.
Yaşlılarımızın duası, bir insanın sofrasındaki bereket, gönlündeki huzur, yolundaki kolaylıktır. Bir yaşlının “Allah yolunu açık etsin” demesi bazen saatlerce motivasyon konuşmasından daha etkilidir. Çünkü o dua, hayatın içinden, yılların süzgecinden geçerek gelir.
Bugün bir büyüğünüzün kapısını çalın, halini hatırını sorun. Siz dinledikçe o anlatacak, o anlattıkça siz farkında olmadan hayat dersi alacaksınız. Bir çay koyun, yanına bir tebessüm ekleyin; inanın dünyaları kazanırsınız. Çünkü yaşlıların gönlü sadedir; gösteriş istemez, ilgi ister saygı ister vefa ister.
Unutmayın; güç ve bilgelik yan yana geldiğinde toplum ilerler. Genç, yaşlıdan öğrenirse; yaşlı, gencin enerjisinden güç alır. Bu denge bozulduğunda ise kimse mutlu olmaz. Bu yüzden gençliğe düşen görev nettir: Saygı göstermek, değer vermek, anlamaya çalışmak ve en önemlisi, vefalı davranmak.
Gençler; yaşlılarınızın kıymetini bilin. Çünkü onlar gidince, sadece bir insanı kaybetmiş olmazsınız; bir kütüphane kapanır, bir tecrübe dağılır, bir dua eksilir. Onların duası, sizin yolunuzdaki ışık; onların hikâyeleri, sizin geleceğinizdir. Bugünün gençleri olarak yarının yaşlıları olacağınızı asla unutmayın. Ve hep aklınızda olsun: “Gençken koşmak güzeldir, ama yaşlıların gölgesinde yürümek daha değerlidir.”
Onlar, bir zamanlar bizim için uykusunu bölmüş, sırtında yük taşımış, soğukta üşümüş, sıcakta ter dökmüş insanlar. Bugün belki bir bardak su isteyecek kadar güçsüzler; ama o eller, zamanında bizim geleceğimizi inşa edecek kadar güçlüydü. Yaşlılarımıza gösterdiğimiz her küçük iyilik, aslında geçmişimize duyduğumuz saygının ve geleceğimize olan borcumuzun bir ifadesidir.
Unutmayın; onların bir tebessümü bile, insanın içini ısıtan en güzel teşekkürdür. Ve unutmayın; onların bir köşede sessizce oturuşu bile evin bereketidir, çünkü yaşlıların varlığı hem geçmişin hatırasını hem de geleceğin temennilerini taşır; duaları ise insanın yolunu aydınlatan görünmez bir ışık, hayatın en çalkantılı anlarında bile insana güç veren sarsılmaz bir dayanaktır.