Dert dinlemeyi seven bir millet değiliz ama aşağıdaki satırların yazarı Emekli Öğretmen’in dertleri kendi derdi değil, sizlerin de derdi. Kendi derdinizi dinleyin de ona göre davranın bari.

SAFAŞEHİR’DEKİ DEĞERLİ KOMŞULARIMIZA!

“Hepinizin benim garip davranışlarımı yadırgadığınızı çok iyi biliyorum. Evlerimizin her tarafı henüz kır. O kırlarda keçilerini otlatmaya gelen çobanlar var.

Ben bu yaz. Yediğimiz kavun ve karpuzların kabuklarını çöpe atmadım. Biriktirdim. Sonra da onları bıçakla biraz küçültüp keçilerin geçtiği yolun kenarına döktüm. Yediler.

Şimdi diyeceksiniz ki: Hocam o keçiler senin değil ki! Olsun. Onları ben ülkemin milli serveti olarak düşündüm hep…

O da yetmedi, Pazarda satılmayıp çöpe atılan sebzeleri (Kıta acurları) poşete doldurup buraya getirdim ve çevremizdeki kaplumbağaların(Tosbağaların) yaşadığı yerler döktüm.

O da yetmedi. Evimde çöpe atacağım sebze artıklarını küçük, küçük doğrayıp çevremizdeki karınca yuvalarının çevresine dökmeye başladım. Evimde oluşan tavuk kemiklerini de küçültüp yırtıcı kuşlar veya çakallar yesin diye yanımızdaki uçurumdan aşağıya attım.

Özetlersem: Ben onlara o yazın sıcağında sanki aşure dağıttım. Çok sevindiklerine ve beni çok sevdiklerine, arkamdan da dua ettiklerine inanıyorum.

Çamlara gelince, Onların yaprakları alttan başlayarak kurumakta! Üşenmedim. Kuruyan yapraklarını ağaçlardan uzaklaştırdım.

Bazılarında kuruma durdu. Ya bir çam hastalığı var. Ya da topraklar verimsiz. Bilemiyorum. Şu sonuca vardım. Antep de çamlar kurumakta. Öyle ise Antebe çam değil, başka tür bitkileri ekmek gerek.

AYRICA:

Çok kişi Akasya ağaçlarının gölgesine oturmak için altındaki otları yaktılar. Onları yakarken akasya ağaçlarının alt dalları da yandı. Çok yanlış bir davranıştı…

Değerli komşular. Biliyorsunuz çoğa kalmayacak, çevremizdeki bu boş araziler evlerle dolacak. Çocuklarınız yıllar sonra burayı çocuklarına anlatacak.

Benim yaptığım garip, garip olduğu kadar da örnek olan bu davranışlara siz de alışınız. Daha geçen yıl birisi çıkıp çevremizdeki bodur olan bu çalıların hepsini de yaktı.

Oralar bir bozkır da olsa kendine özgü bir güzelliği vardı. Yakılınca o güzelliği bozuldu. Çocuklarınıza, o bodur çalıların da oksijen ürettiğini söyleyin.

Onları yakmasınlar. Sevsinler. Hatta yapraklarını öpsünler. Bize oksijen verdikleri için, onlara dua yerine geçecek diye teşekkür etsinler. Olmaz mı?   Size dağıttığım bu duyuru kağıdını yırtıp atmayın. Hatta siz de bunların,  fotokopisini çıkartıp başkalarına dağıtın.

Şehit Kamil belediyesi MÖPLERİNİZİ ATMAYIN bize ulaştırın demekte. Bence Sitemiz sakinleri hurda olacak şeyleri çöpe atmamalı. Her ev her çöp maddesi.

Bilerek çöpe göndermem. Hurda kabımda biriktiririm. Onları para almadan da hurda toplayan kişilere veririm. Şimdi de MÖPLERİ toplayan belediyemize vereceğim. Ben size daha başka ne diyebilirim ki?

Adım: Hulusi Özbilgin. Sof Dağı Ap. No: 14 de oturuyorum. Emekli Biyoloji-Kimya öğretmeniyim. Hepinizi de çok seviyorum! (GAZİANTEP’TEYİM!)