Bazı insanlar vardır… Seni kaybetmekten öyle çok korkar ki, senin için kendi sınırlarını zorlar.
Yorgun olsa da gelir. Kırılmış olsa da kalır. Anlaşılmasa da anlatmaya devam eder. Çünkü bilir: Gitmek kolaydır ama sen yoksan, hiçbir yerin anlamı yoktur.
Sevgi, çoğu zaman sadece güzel sözlerden ya da mutlu anlardan ibaret değildir. Bazen susmak da sevgidir. Görmezden gelmek, affetmek, sabretmek… Bunlar da sevmeye dâhildir. Hele bir de kaybetme korkusu varsa… İnsan kalbini acıtan şeyleri bile yok saymayı öğrenir. Yeter ki sen gitme!
Ama ne kadar görmezden gelinir ki?
Sevilen insan bazen bunu görmez. Hatta belki de alışır. Yapılan fedakârlıkların üzerine oturur, onları hak gibi görür. ‘’ Zaten böyle olması gerek’’ der. Oysa unutulmamalıdır ki; bir insan seni kaybetmek istemiyorsa neredeyse her şeyi yapar, ama bu yapılanlar sınırsız değildir. Göz ardı edilen kırgınlıklar, içe atılan hayal kırıklıkları, sessizce yutulan cümleler birikir.
Ve bir gün. En çok seven bile yorgun düşer.
Bu yüzden belki de en zor sorulardan biri şu;
Sevgi, ne zamana kadar susmayı haklı çıkarır?
Ya da daha önemlisi: Sevilen insan, kendisi için yapılanları görmezden geldiğinde, hala sevilmeyi hak eder mi?
Bazen bir ilişkiyi ayakta tutan, sadece taraflardan birinin çırpınışları olur. Ve bu çırpınışlar dışarıdan güçlü gibi görünse de aslında sessiz bir tükenişin habercisidir.
Evet… Bir insan seni kaybetmek istemiyorsa neredeyse her şeyi yapar. Ama sen, yapılanları görmezden gelirsen, onu yavaş yavaş kaybettiğini fark edemezsin.
Ve işte o zaman…
En çok kalanı bile gitmeye mecbur bırakırsın.
Eğer karşındaki kişi seni kaybetmemek için çabalıyorsa, sessiz kalıyorsa, yapılanları sineye çekiyorsa…
Sen de biraz farkına var. Görmezden gelme, alışma, yok sayma.
Çünkü unutma:
Bir insan ne kadar severse sevsin, değersiz hissettiği yerde kalmaz. En çok emek veren bile bir gün sessizce çekip gider.
Ve sen, ‘’gider mi sandım?’’ derken…
O çoktan arkana bile bakmadan gitmiştir. Sonuç olarak gidilmeden gereken yapılmalı.