Dün sabah yine beni çıldırtan bir olay yaşadım.

Her sabah saat sekiz, sekiz buçuk arası gazete almaya giderim. Oturduğum apartmanda “görevli” bir kimse yok. Herkes kendi işini kendisi görür. Gazetesini, ekmeğini, şunu sunu, bunu sunu kendisi alır. Çöpünü kendisi atar.

Da;

Birde çöpleri çöp konteynırının içine atmayı öğrenebilsek. Yok, onu yapmayız. Çöp konteynırının yanına kadar geliriz. Kolumuzu kaldırmaya üşenir, çöpü konteynırın içine atmaz; hemen yanına bırakır, sanki çöpü biz bırakmamış gibi yolumuza devem ederiz. Bunu da bir marifet sayarız

Elindeki çöp poşeti normalde taş çatlasa bir kilo gelmez. Bu poşeti kaldırıp çöp konteynırının içine atmak bu kadar zor mu?

 

***

 

Gazeteyi aldığım yer sokak arasında bir bakkal. Gerçi o bakkaldan çok daha yakın cadde üzerinde gazete satan bir başka dükkân daha var ama o kendini beğenmiş ukaladan gazete almak durumunda kalsaydım herhalde gazete okumaktan vazgeçerdim.

 

***

 

Gördüğünüz gibi evden çıktım daha gazeteyi aldığı dükkâna ulaşamadım.

Nihayet gazeteyi aldım, sokağın başında caddedeki trafik akışının durmasını bekliyorum. O akış durmalı ki ben caddeden karşıya geçebileyim. Tam köşede de durmuyorum ki, sokağa dönecek bir arabanın şoförü virajı dar alırsa mani olmayayım.

Trafik akışı biraz sakinler gibi oldu. Şöyle bir uzanıp sol tarafıma baktım. Her halde 25 –30 metrekadar ilerde çok lüks son model hem de marka bir araba çok yavaş geliyor. Böyle durumlarda ilk yaptığım şey aracın sağ sol sinyal lambalarına bakmak olur. Aracın sağa döneceğine dair bir işaret yok. O halde bu araç sokağa dönmeyecek, doğru gidecek.

Bir iki adım attım. Aracın geçmesini bekleyeceğim, sonrada caddeden karşıya geçeceğim.

Araba birden bire sağa dönerek ayaklarımın dibinde zınk diye durmasın mı? Ben bir adım geri çekildim çünkü yapabileceğim başka bir şey yok. Araba geçsin diye bekleyecektim ki; arabanın benden taraf yani sağ ön camı açılarak arabası kadar lüks, gösterişli genç bir bayan pencereye doğru uzanarak, “amca biraz dikkat etsene” demez mi? Vay amca kadar başına taş düşe emi!

Durdum.

Şeytana lanet okuyarak çekip gitmesini bekliyorum. Onunsa gitmeye hiç niyeti yok gibi. Sanki bana ağzına geleni söylemek için fırsat kolluyor.

Caddede trafik yeniden akmaya başladı.

 

 

***

 

Daha fazla dayanamadım. “Kızım senin bu arabanı sağ sol sinyal lambaları yok mu? Mademki sağa döneceksin neden sinyal vermiyorsun? Yoksa sağ sol sinyal lambalarını arabanın bir süsümü sanıyorsun?

Bana şöyle dik dik baktı. Ağzında bir şeyler gevelemeye başladı…

 

***

 

Bu arada caddedeki trafik akışı durmuştu. Kendinin gitmesini beklemeden arabanın arkasından dolanarak caddeden karşıya geçtim ve şükür kazasız belasız evime ulaştım.

 

***

 

Yolda da kendime şunu sordum. Biz bu basit kurallara uymayı öğrenebilecek miyiz?

 

Oysa o sağ sol sinyallerin verilmesi için tek bir parmak hareketi yeterli. Ne frene basmak,  ne de vites değiştirmek için gerekli bir efora gerek yok.

   Tek bir parmak…