Günümüz dünyasında her şey çok hızlı…

Zaman sanki elimizden kayıp gidiyor, düşünceler gürültüyle yarışıyor, duygular bastırılıyor…
Kalabalıklar içinde yalnız, ekranlar arasında kaybolmuş hissediyoruz.
Bu karmaşanın içinde yükselen bir ses var son zamanlarda: ‘’Yavaşla, içini dinle, özüne dön.’’
Meditasyon, bilinçaltı çalışmaları, nefes teknikleri, hatta kendi bedeninden özür dileme ve şükretme ritüelleri… Hepsi birer moda akımı gibi görünse de özünde çok derin bir ihtiyaca dokunuyor: Kendimizle yeniden bağ kurma ihtiyacı.
Gerçek dönüş içeride başlar
Bazen elimizden gelen her şeyi yaparız, sonra tevekküle bırakırız çünkü her deneyim tekâmüle bir adımdır. Acı da öğretir, bekleyişte. Şifa bazen sessizlikte, bazen sadece kabulleniştedir. Meditasyon sadece susmak değil, kendini duymaya cesaret etmektir.
Zihin sakinleştikçe, kalp konuşur. Ve kalp konuştukça, ruh tekâmül eder.
Dış dünyanın gürültüsünden uzaklaştığında, içindeki bilgeliğe yaklaşırsın. Çünkü en derin dönüşüm en sessiz anda başlar.
Meditasyon: Sessizliğin Gücü
Meditasyon durma-durmak halidir. Dış dünyanın kargaşasından uzaklaşıp içimize döndüğümüz bir liman…
İlk başta zor gelir, zihin susmak bilmez. Ama zamanla sessizlikte bir şey fark ederiz: En derin yanıtlar, en gerçek duygular hep oradadır. Sessizlik, sadece sessizlik değildir; o, ruhun kendini ifade etme biçimidir.
Bilinçaltına İnmek: Ruhun Deposu
Bilinçaltı çalışmaları, buzdağının görünmeyen kısmını keşfetmemize olanak tanır. Çocukluk travmaları, bastırılmış duygular, tekrar eden davranış kalıpları… Hepsi orada saklıdır. Bu çalışmalarla zihnimizin karanlık odalarına mum yakarız.
Bazen ağlarız, bazen şaşırırız ama her seferinde biraz daha özgürleşiriz.
Öz’e Dönmek: Lüks Değil, İhtiyaç
Bu uygulamaların hepsi aslında tek bir şeye hizmet ediyor: İçimizdeki gerçek benliğe ulaşmak. Kim olduğumuzu hatırlamak, ne istediğimizi fark etmek ve hayatla daha anlamlı bir bağ kurmak…
Özümüze dönmek lüks değil, artık bir ihtiyaç…

Şükretmek: Eksik Olanda Bile Tamlığı Görmek

Şükretmek, sahip olduklarımızı fark etmek değil sadece, hayatın bize sunduğu her deneyimi-acı da olsa- anlamlı bir bütünün parçası olarak görebilmektir. Şükran, bilinç seviyemizi yükseltir, titreşimimizi değiştirir ve bizi hayata daha açık, daha sevgi dolu hale getirir

Neden Özür Diliyoruz?

Bedenimiz bizimle hep konuşur. Yorulduğunu, acı çektiğini, beklediğini… Ama bizler çoğu zaman duymayız. Uyarılarına rağmen kendimizi zorlarız, baskılarız hata bazen kendimizden utanırız. İşte, bu yüzden, birçok uygulamada kendi bedeninden özür dilemek önemli bir yer tutar. Çünkü beden, bizim ilk yuvamızdır. Ona ne kadar sevgi gösterirsek, o da bize o kadar sağlık ve huzurla karşılık verir.

Haydi bugün kendin için bir şey yap!.

Sessiz bir köşe bul, gözlerini kapa ve sadece nefes al. Belki sonra bedenine bir teşekkür fısıldarsın, belki içindeki çocuğa sarılırsın. Küçük bir adım bile seni özüne biraz daha yaklaştırır. Ruhuna gelen bir çağrıyı duyumsatır.