Ak Parti, dört bakan değişikliği ile kabinede revizyona gitti.
Hizmet yarışı, makamların geçiciliği gibi klasik gerekçelerle geçiştirilmeye çalışılsa da tek başına iktidarda bulunan bir partinin kabinede değişikliğe gitmesi vizyonda ciddi değişikliğin habercisidir.
Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlarının koltuklarından edilmelerini küstürülen kesimlere bir salvo olarak görmek mümkün...
Sayın Başbakan'ın "atanmış-seçilmiş" ayrımını en katı şekilde kendi personellerine uygulayan bu iki bakandı. Atanamayan, eş tayinleri, tatil süreleri, ek ders ücretleri (abartıyla) tartışma konusu yapılan öğretmenlerle tam gün yasası ile -ki Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararına rağmen uymayacağını açıkça deklare eden- doktorları hayli üzen ve işi alo şikayet hattına kadar götüren iki bakan, kendi personelleri arasında bir "oh be" çektirmek için kızağa çekilmiş olabilirler. Ancak sırf bu gerekçe revizyon için yeterli değildir.
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ise kökeni sebebi ile ne Musa'ya ne İsa'ya yaranamadığından koltuğundan olmuş olabilir. Solun önemli isimlerinden birinin sağ bir partiden aday gösterilmesi ne kadar sol oy toplayabilir ki? (Sağ seçmende oluşan antipatiye değer mi?) Ancak bu gerekçe de tek başına yeterli değil.
Asıl önemli değişiklik İçişleri Bakanının değiştirilmesidir. Terörle mücadelede son derece başarılı sonuçlar alınan bir dönemde, koltuğa atandığı günden beri gafları ile vurulmaya çalışılan İçişleri Bakanı, umarım İmralı süreci diye adlandırılan görüşmelere kurban gitmemiştir. Devir teslim sırasında yaşananlar, koltuğundan edilen bir bakanın kırılması görüntülerinden ziyade Ak Parti vizyonunda ciddi bir kırılmanın göstergesidir.
Öyle görünüyor ki asıl yapılmak istenen değişiklik İçişleri Bakanlığındadır ve diğer üç bakanlık koltuğu bu değişikliği peçeleme amacıyla yapılmıştır. İçişleri Bakanlığında yapılan revizyon aslında Ak Parti'nin terör başta olmak üzere yeni re-vizyonun ipuçlarını veriyor.